nazik%c3%a7e

listen to the pronunciation of nazik%c3%a7e
الكردية - التركية

تعريف nazik%c3%a7e في الكردية التركية القاموس.

nazik
nazik
التركية - التركية

تعريف nazik%c3%a7e في التركية التركية القاموس.

NÂZİK
(Osmanlı Dönemi) f. Nezaketli. Terbiyeli. Zarif. İnce, dayanıksız
NÂZİK
(Osmanlı Dönemi) Ehemmiyet verilmesi icab eden
NÂZİK
(Osmanlı Dönemi) Tehlikeli husus
nazik
Başkalarına karşı saygılı davranan. İnce yapılı, narin: "Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler."- S. F. Abasıyanık. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen. Özen gösterilmezse, gerekli önlemler alınmazsa kötüleşebilen, kritik: "Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır."- A. Ş. Hisar
nazik
İnce yapılı, narin
nazik
Dikkat isteyen, özen gerektiren
nazik
Özen gösterilmezse, gerekli önlemler alınmazsa kötüleşebilen, kritik
nazik
Başkalarına karşı saygılı davranan
nazik
(Osmanlı Dönemi) nezâketli, terbiyeli, zarif, ince, dayanıksız; ehemmiyet verilmesi gereken; tehlikeli husus
nazik
Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen
التركية - الإنجليزية

تعريف nazik%c3%a7e في التركية الإنجليزية القاموس.

nazik
courteous

Tom wasn't very courteous. - Tom çok nazik değildi.

Tom said that Mary was courteous. - Tom, Mary'nin nazik olduğunu söyledi.

nazik
polite

Tom wasn't polite to Mary. - Tom Mary'ye karşı nazik değildi.

Be polite to your parents. - Ebeveynlerinize karşı nazik olun.

nazik bir şekilde
gently
nazik
gentle

She is gentle with children. - O, çocuklara karşı naziktir.

Mr. Hawk is a kind gentleman. - Bay Hawk nazik bir beyefendidir.

nazik
kind

He was kind enough to take him to the shop. - O, onu mağazaya götürecek kadar nazikti.

I spoke to him kindly so as not to frighten him. - Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.

nazik
sociable
nazik
attentive

She is very attentive to her grandmother. - Büyük annesine karşı çok naziktir.

nazik
tense
nazik
diplomatic
nazik
gracious

The queen was gracious enough to invite us. - Kraliçe bizi davet etmek için yeterince nazikti.

She is a most gracious neighbor. - O, son derece nazik bir komşudur.

nazik
courtly
nazik
genial
nazik
masterliness
nazik
hooly
nazik
polished
nazik
delicate
nazik
friendly
nazik
precarious
nazik
parliamentary
nazik
tender

The rough material hurt the child's tender skin. - Kaba kumaş çocuğun nazik cildini incitti.

Berg explained to Vera, with a tender smile, that love came from the sky and did not belong to the earth. - Berg sevginin gökyüzünden geldiğini ve yeryüzüne ait olmadığını nazik bir gülümsemeyle Vera'ya açıkladı.

nazik
agreeable
nazik
well-disposed
nazik
queasy
nazik
silken
nazik
mild
nazik
touchy
nazik
suave
nazik
thought

I thought that Tom was kind. - Tom'un nazik olduğunu sandım.

Tom told me that he thought Mary was courteous. - Tom bana Mary'nin nazik olduğunu düşündüğünü söyledi.

nazik
elegant
nazik
touchandgo
nazik
gaiiant
nazik
easy-going

My father was a gentle, easy-going person. - Babam nazik ve uyumlu bir insandı.

nazik
lily
nazik
ladylike
nazik
debonnaire
nazik
tactful

He made his suggestion very tactfully. - Önerisini çok nazik biçimde yaptı.

nazik
gentler
nazik
unconcernedness
nazik
nice

The nurses are very nice. - Hemşireler çok nazik.

It was very kind of you to give me a nice gift. - Bana güzel bir hediye verdiğiniz için çok naziktiniz.

nazik
gentil
nazik
thoughtful

The old man stroked his beard thoughtfully. - Yaşlı adam nazik bir şekilde sakalını sıvazladı.

It is thoughtful of you to remind me of my promise. - Sözümü bana hatırlattığınız için çok naziksiniz.

nazik
soft
nazik
civil-spoken
nazik
tickly
nazik
ticklish
nazik
tricky
nazik
sweet

She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile. - O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.

Layla was kind, sweet, and caring. - Leyla nazik, tatlı ve sevecendi.

nazik
sweet-natured
nazik
lenient

Tom was lenient and kind, but decisive. - Tom, hoşgörülü ve nazik, ama kararlıydı.

nazik
quiet

Tom was quiet, polite and respectful. - Tom sessiz, nazik ve saygılıydı.

nazik
urbane
nazik
kid-glove
nazik (durum)
delicate
nazik (mesele)
ticklish
nazik bir durumda olmak
hang in the balance
nazik bir şekilde
sociably
nazik bir şekilde
courteously
nazik bir şekilde
thoughtfully
nazik mesele
tickler
nazik nokta
critical point
nazik olmayan
indelicate
nazik ve çok anlayışlı
tactful
nazik
complaisant
nazik
brittle
nazik
chivalric
nazik
fair
nazik
considerate
nazik
civil

It was civil of him to offer his seat to the old man. - Yerini yaşlı adama teklif etmesi, onun nazik bir davranışıydı.

nazik
eggshell
nazik
affable
nazik
distingue
nazik
decent

You've been really decent to me. - Sen bana karşı gerçekten naziktin.

Tom is a good and decent person. - Tom iyi ve nazik bir insandır.

nazik
debonair
nazik
trickish
nazik
of delicate build, delicate-looking (person); fragile, delicate (thing)
nazik
polite, courteous
nazik
(iş) tricky
nazik
obliging
nazik
delicate (situation, task)
nazik
dainty
nazik
debonaire
nazik
polite, kind, courteous, graceful, genial, gentle, civil, gracious; delicate, fragile, brittle
nazik
exquisite
nazik
civil spoken
nazik
genteel
nazik
civilized
nazik
douce
nazik durum
juncture
nazik konu
critical issue
nazik konuya dokunmak
skate on thin ice
nazik konuşan
fair spoken
sevimli; nazik
cute, nice
fazlasıyla nazik
ceremonious