nüve

listen to the pronunciation of nüve
التركية - الإنجليزية
nucleus çekirdek
nucleus
kernel
core
nüve hedef malzemesi
(Askeri) core target material
birimler arası nüve grubu
(Askeri) interagency core group
merkezi nüve
central core
التركية - التركية
(Hukuk) Çekirdek, tohum, öz
(Osmanlı Dönemi) Çekirdek, asıl, menba. Sayısız hatemlerden canlı mahlukata vaz' edilen hayat hâtemine bakınız. Evet canlı bir mahluk, câmiiyeti itibariyle kâinata küçük bir misaldir. Şecere-i âleme güzel ve tatlı bir meyvedir. Kevn ve vücuda bir nüvedir ki; Cenab-ı Hak o nüvede pek çok âlemlerin örneklerini dercetmiştir. Sanki o zihayat, gayet hakîmane muayyen nizamlar ile bütün vücutlardan sağılmış bir katre veya bir noktadır. Bu itibarla bir zihayatı halketmek, bütün kâinatı yed-i tasarrufuna alan Cenab-ı Hak'tan maada
çekirdek
Bir şeyin özü, aslı
(Osmanlı Dönemi) çekirdek, asıl, menbâ
Bir şeyin özü, çekirdek
Bir şeyin içindeki öz, lup
nüve
المفضلات