mirasçı

listen to the pronunciation of mirasçı
التركية - الإنجليزية
{i} heir

The property was divided equally among the heirs. - Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.

The rich merchant adopted the boy and made him his heir. - Zengin tüccar çocuğu evlatlık aldı ve onu mirasçısı yaptı.

inheritor

Being an only child, he was the sole inheritor. - O, tek çocuk olduğu için, tek mirasçıydı.

heir, inheritor, beneficiary
heritor
devisee
heir, inheritor, recipient, legatee
remainderman
distributee
(kadın) heiress
(Latin) heres
(Kanun,Teknik) successor
devise
beneficiary
coheir
heirer
mirasçı olmadığından malın devlete kalması
escheat
mirasçılar
heırs
art mirasçı
reversioner
bayan mirasçı
(Kanun) inheritrix
bayan mirasçı
(Kanun) inheritress
birlikte mirasçı
(Kanun) joint heir
kadın mirasçı
inheritrix
kadın mirasçı
inheritress
kanuni mirasçı
heir-at-law
mahsup mirasçı
(Hukuk) legatee
müşterek mirasçı
joint heir
ortak mirasçı
coheir
ortak mirasçı kadın
coheiress
tek mirasçı
sole heir
yasal mirasçı
(Hukuk) heir
التركية - التركية
Kendisine miras kalan, varis
Başkasının iyi veya kötü yönlerini aynı şekilde ortaya koyan
Başkasının iyi veya kötü yönlerini aynı biçimde ortaya koyan: "Anasının kıskançlığına mirasçı olan çelimsiz solgun çocuk da yaşamayacağa benziyordu."- H. R. Gürpınar
Kendisine miras kalan, vâris: "Aradım buldum tarlanın mirasçısını, adamı Ödemiş'ten aldım geldim."- N. Cumalı
(Hukuk) VARİS
Mirasçılar
(Hukuk) VERESE
mirasçı
المفضلات