It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Men and women made huge amounts of money overnight.
- Erkekler ve kadınlar bir gecede büyük miktarlarda para yaptı.
Japan exports a great number of cars to foreign countries.
- Japonya yabancı ülkelere büyük miktarda araba ihraç eder.
A number of books were stolen.
- Bir miktar kitap çalındı.
I prefer quality to quantity.
- Kaliteyi miktara tercih ederim.
It is quality, not quantity that counts.
- Önemli olan miktar değil kalitedir.
The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all.
- Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.
I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
- Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
- Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
I can get you a deal.
- Sana bir miktar alabilirim.
The project requires a great deal of money.
- Proje büyük miktarda para gerektiriyor.
A human body consists of a countless number of cells.
- Bir insan vücudu sayısız miktarda hücreden oluşur.
I accept what you say to some extent.
- Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
We're amazed by the rapid growth in import quantities.
- Biz ithalat miktarlarındaki hızlı büyümeye şaşırdık.
Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant.
- Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.
Bananas are slightly radioactive due to their potassium content.
- Muzlar potasyum içeriğinden dolayı az miktarda radyoaktiftirler.
He contributed a lot of money.
- O, çok miktarda para katkısında bulundu.
There have been a lot of complaints from students about the amount of homework that Mr. Jackson gives.
- Bay Jackson'ın verdiği ödev miktarı ile ilgili öğrencilerden gelen birçok şikâyetler olmaktadır.
Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children.
- Harvard'ın bilim adamları, çocuk sahibi olan veya olmayan 58 bekâr ve evli erkek tükürüğündeki erkek hormon miktarını ölçtü.
You get paid in proportion to the amount of the work you do.
- Yaptığınız işin miktarı ile orantılı olarak para alırsınız.
He realized a large sum by the sale of the plantation.
- O ekili alanın satışını büyük miktarda gerçekleştirdi.
How did you come by such a big sum of money?
- Böyle büyük bir miktarda parayı nasıl kazandın?
The river carries a huge volume of water.
- Nehir çok büyük miktarda su taşır.