meşgulüm

listen to the pronunciation of meşgulüm
التركية - الإنجليزية

تعريف meşgulüm في التركية الإنجليزية القاموس.

meşgul
engaged

He is engaged in medical research. - Tıbbi araştırmayla meşgul.

We are engaged in a difficult task. - Zor bir görevle meşgulüz.

meşgul
{s} occupied

I hope this seat is not occupied. - Bu koltuğun meşgul olmadığını umuyorum.

The villagers are occupied mainly with fishing. - Köylüler özellikle balıkçılık ile meşguldürler.

meşgul
{s} busy

My mother is busy preparing supper. - Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.

She is as busy as a bee. - O bir arı kadar meşguldür.

meşgul
busy, engaged (telephone line); (place) which is occupied or in use
meşgul
concerned
meşgul
intent

He was so intent on money-making that he had no time to think of anything else. - Para kazanmayla o kadar meşguldü ki başka bir şey düşünecek vakti yoktu

meşgul
busier

I have been busier than the two boys. - İki erkek çocuktan daha meşgulüm.

He is busier than Taro. - O, Taro'dan daha meşguldür.

meşgul
pushed
biraz meşgulüm
i am a little busy
meşgul
full

Her hands are full taking care of the baby. - Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.

meşgul
busy (with); preoccupied (with); concerned (with)
meşgul
busy, engaged
meşgul
engrossed
meşgul
up and doing
meşgul
attend

I have things to attend to. - Meşgul olmam gereken işlerim var.

I have other matters to attend to. - Meşgul olacak başka meselelerim var.

meşgul
conference
التركية - التركية

تعريف meşgulüm في التركية التركية القاموس.

MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) Doldurulmuş, tutulmuş, işgal olunmu
MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) Dalgın
MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) (Şugl. den) Bir işle uğraşan
meşgul
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan: "Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü."- S. F. Abasıyanık. Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
meşgul
Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
meşgul
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan