maddi

listen to the pronunciation of maddi
التركية - الإنجليزية
material

They gave him both material and spiritual support. - Onlar ona hem maddi hem de manevi destek verdiler.

I'm not interested in material gains. - Ben maddi kazançlarla ilgilenmiyorum.

tangible
physical
concrete
(Kanun) carnal
substantial
matter-of-fact
earthy
earthly
pecuniary
temporal
material; physical
materialistic
material, physical, worldly; tangible, substantial; materialistic
worldly
earthbound
materialistic, preoccupied with material things
matter of fact
corporeal
(Kanun) corporal
material goods
external
matteroffact
maddi olmayan
immaterial
maddi olmayan duran varlıklar
(Denizcilik) Intangible Fixed Assets
maddi destek
financial support
maddi destek
(Politika, Siyaset) financial aid
maddi duran varlık
(Ticaret) tangible asset
maddi duran varlıklar
(Ticaret) property plant and equipment
maddi duran varlıklar
(Ticaret) tangible-fixed assets
maddi hukuk
(Kanun) material law
maddi kayıp
financial loss
maddi kültür
material culture
maddi olarak
materially
maddi olarak
concretely
maddi olarak gücü yetmek
afford
maddi olmayan
nonmaterial
maddi olmayan
non-material
maddi olmayan aktifler
(Askeri) intangible assets
maddi olmayan duran varlık
(Ticaret) intangible asset
maddi olmayan haklar
(Askeri) intangible assets
maddi olmayan mallar
(Ticaret) intagible goods
maddi rahatlık
prosperity
maddi tazminat
(İnşaat) liquidated damages
maddi varlıklar
(Ticaret) tangible assets
maddi yardım
(Politika, Siyaset) financial aid
maddi yardım
(Politika, Siyaset) financial support
maddi yönden
materially
maddi zarar
(Kanun,Sigorta,Ticaret) material damage
maddi ölçü
(Bilgisayar,Teknik) material measure
maddi aktifler
tangible assets
maddi aktifler
tangible assests
maddi amortisman
(Ticaret) physical depreciation
maddi avantaj
pecuniary advantage
maddi aşınma
(Ticaret) physical depreciation
maddi birlik
(Hukuk) real union
maddi bütçe
(Ticaret) physical budget
maddi denetim
(Ticaret) physical check
maddi denge
(Ticaret) material balance
maddi destek sağlayan kimse
sponsor
maddi değer şartı
(Ticaret) material value clause
maddi değerlerin toplamı
(Ticaret) tangible value
maddi durum
financial situation
maddi durumu daha fena
worse off
maddi esbabı mucibe
(Kanun) findings of fact
maddi eşyanın değeri
(Ticaret) tangible value
maddi gereksinim
material need
maddi gerçek
(Sigorta) material fact
maddi geçimsizlik
financial incompatibility
maddi hasar
financial damage
maddi hayat
(Ticaret) physical life
maddi içerik
(Hukuk) substance
maddi kaynak
(Ticaret) pecuniary resource
maddi kaynaklar
(Politika, Siyaset) cash resources
maddi mallar
(Ticaret) corporal goods
maddi mallar
(Ticaret) tangible property
maddi manevi hasar
financial and emotional damage
maddi manevi tazminat
material and moral indemnities
maddi olanak
pocket
maddi olanak
financial possibility
maddi olanak
financial potential
maddi olmayan
incorporeal
maddi olmayan
intangible
maddi olmayan aktif
intangible
maddi olmayan aktifler
intangibles
maddi olmayan duran varlıklar
(Ticaret) intangible long lived assets
maddi olmayan kültür
(Pisikoloji, Ruhbilim) nonmaterial culture
maddi olmayan tasarruf
(Ticaret) soft saving
maddi olumsuz etki
(Ticaret) material adverse effect
maddi refah
material well being
maddi refah
(Ticaret) material wellbeing
maddi refah
material well-being
maddi risk
material risk
maddi sabit varlıklar defteri
(Ticaret) plant ledger
maddi sebep
(Kanun) factual reason
maddi sorumluluk
(Askeri) pecuniary liability
maddi sorun
financial difficulty
maddi sorun
(Kanun) question of fact
maddi sorun
financial problem
maddi sorun
financial trouble
maddi sözleşme
(Ticaret) material contract
maddi sıkıntı
financial problem
maddi sıkıntı
financial difficulty
maddi sıkıntı
financial trouble
maddi sıkıntı içinde olmak
be in financial difficulties
maddi sıkıntı içinde olmak
hard put
maddi sıkıntı çekmek
be in financial difficulties
maddi talep
financial request
maddi talep
financial demand
maddi tasarruf
(Ticaret) hard saving
maddi varlıklar
tangible property
maddi ve manevi olarak
materially and spiritually
maddi ve manevi olarak
materially and morally
maddi yardım sağlamak
set up
maddi yardımda bulunmak
aid financially
maddi yardımda bulunmak
help financially
maddi yönden bağımsız
independent
maddi yönden bağımsız kimse
independent gentleman
maddi yönden bağımsız kimse
man of independent means
maddi yönden güçlü
financially powerful
maddi yükümlülük
(Ticaret) pecuniary obligation
maddi zarar
(Hukuk) material injury, material damage
maddi zarar vermek
damage financially
destek (maddi/manevi)
support
gayri maddi
İntangable, incorporeal
maddi tazminat
monetary compensation
davanın maddi unsurları
(Hukuk) fact
التركية - التركية
Paraya, mala çok önem veren (kimse)
Maddeden oluşan
Madde ile ilgili, maddesel, manevî karşıtı
Madde ile ilgili, maddesel, manevi karşıtı: "Devletin temel amaç ve görevleri ... insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."- Anayasa
Nesnelerle ilgili olan
MADDÎ
(Osmanlı Dönemi) (Maddiye) Cismâni. Madde ile alâkalı olan. Maddeye ait
MADDÎ
(Osmanlı Dönemi) Paraca ve malca
MADDÎ
(Osmanlı Dönemi) Paraya ve mala fazlaca ehemmiyet veren
MADDÎ
(Osmanlı Dönemi) Dokunma, koklama, görme, işitme, tatma ile hissedilip duyulan şeyler
MADDİ EDİM
(Hukuk) Edimin bir mal varlığı hakkı biçiminde ortaya çıkması
MADDİ FİİL
(Hukuk) Açıklanan iradenin yalnızca maddi veya eylemsel bir sonuca yöneltilmesi
MADDİ HATA
(Hukuk) Maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılma; hukuki yanılma karşılığı
Maddî zarar
ağır kayıp
maddi
المفضلات