mütevazi̇

listen to the pronunciation of mütevazi̇
التركية - الإنجليزية

تعريف mütevazi̇ في التركية الإنجليزية القاموس.

mütevazi
modest

Tom is modest, isn't he? - Tom mütevazi, değil mi?

Do you think you're modest? - Mütevazi olduğunu mu düşünüyorsun?

mütevazi
humble

A humble-looking old man was presented to the king. - Mütevazi görünümlü yaşlı adam krala takdim edildi.

Despite his achievements, he is very humble and doesn't boast about them. - Başarılarına rağmen, o çok mütevazidir ve onlar hakkında övünmez.

mütevazi
(sıfat) modest, humble, unpretentious
mütevazi
(sıfat) parallel
mütevazi
small
mütevazi
unpretentious
mütevazi
unpresuming
mütevazi
unobtrusive

In New Jersey are many unobtrusive buildings. - Birçok mütevazi bina New Jersey'de.

mütevazi
unassuming

Mary was a quiet and unassuming young lady. - Mary sessiz ve mütevazi bir genç kadındı.

mütevazi
unpretending
mütevazi
parallel koşut, paralel
mütevazi
pudent
mütevazi
meek
mütevazi bir aileden
of humble birth
mütevazi olarak
modestly
mütevazı
hat in hand
mütevazı
unobtrusive
mütevazı
pudent
mütevazı
humbled
mütevazı
small
mütevazı
demiss
mütevazı
prone
mütevazı
unpretentious
mütevazi
unsophisticated
mütevazi
quiet

Mary was a quiet and unassuming young lady. - Mary sessiz ve mütevazi bir genç kadındı.

mütevazı
inglorious
mütevazı
unassuming
mütevazi
humbled
mütevazi
hat in hand
mütevazı
humble; modest
mütevazı
modest, humble, unpretentious
mütevazı
lowly
mütevazı
meek
mütevazı
demure
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) (Vezy. den) Birbirine müvazi olan. Paralel
mütevazi
Birbirine paralel olan
mütevazi
(Osmanlı Dönemi) alçak gönüllü, büyüklenmeyen
MÜTEVAZİ'
(Osmanlı Dönemi) Gösterişsiz
MÜTEVAZİ'
(Osmanlı Dönemi) Gururlu olmayan, alçak gönüllü, kendi fakrını bilen
MÜTEVAZI
(Hukuk) Alçak gönüllü; kibirsiz
mütevazı
Alçak gönüllü
mütevazı
Gösterişsiz, iddiasız
mütevazı
Alçak gönüllü: "Çok mütevazı bir kadın olan annesinden edep, erkân, ev kadınlığı ve el hüneri almış."- S. Ayverdi
mütevazi̇
المفضلات