mülteci̇

listen to the pronunciation of mülteci̇
التركية - الإنجليزية

تعريف mülteci̇ في التركية الإنجليزية القاموس.

mülteci
refugee

Food and blankets were given to the refugees. - Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.

Refugees hid under the bridge. - Mülteciler köprünün altında saklandı.

mülteci
(Hukuk) refugee, exile
mülteci
fugitive

Tom was caught harboring a fugitive. - Tom bir mülteciye yataklık ederken yakalandı.

mülteci olma durumu
(Hukuk) refugee status
mülteci
refuge

We took refuge in a cave and waited for the storm to pass. - Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.

Tom applied for refugee status. - Tom mülteci statüsü için başvuruda bulundu.

mülteciler
refugees

Food and blankets were given to the refugees. - Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.

Refugees in Africa are seeking help. - Afrikadaki mülteciler yardım arıyorlar.

mülteci
{i} expatriate
mülteci
displaced person
mülteci
asylum

The embassy denied political asylum to foreign refugees. - Elçilik, yabancı mültecilere siyasi sığınmayı reddetti.

Cenevre Mülteci Anlaşması
(Hukuk) Geneva Refugee Convention
avrupa mülteci kanunu
(Kanun) european refugee act
ülke içi mülteci
(Politika, Siyaset) internally displaced people
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) İltica eden, sığınan
mülteci
Başka bir ülkeye veya yere sığınmış olan kimse, sığınmacı, sığınık
mülteci
(Osmanlı Dönemi) sığınan
mülteci̇
المفضلات