mücevherler

listen to the pronunciation of mücevherler
التركية - الإنجليزية
jewelry
valuables
jewels

He was accused of stealing the jewels. - Mücevherleri çalmakla suçlandı.

He locked up his jewels in the safe. - Mücevherlerini kasaya kilitledi.

mücevher
{i} jewel

I don't own any real jewels. - Hiç gerçek mücevherlere sahip değilim.

My mother is my jewel. - Annem benim mücevherimdir.

mücevher
jewelry

She had to part with her jewelry box. - Onun mücevher kutusunu elden çıkarmak zorunda kaldı.

Tom certainly spends a lot of money on jewelry. - Tom kesinlikle mücevherata çok para harcıyor.

mücevher
jeweled
mücevher
gem
mücevher
stone

The precious stone belonged to Tom. - Mücevher Tom'a aitti.

Mücevher
gems of
mücevher
gem of
mücevher
piece of jewelry, jewel
mücevher
precious stone

The precious stone belonged to Tom. - Mücevher Tom'a aitti.

التركية - التركية
mücevherat
MÜCEVHER
(Osmanlı Dönemi) Edb: Yalnız noktalı olan harfleri, ebced hesabına göre sayıldığı zaman, tarih çıkan beyt veya mısra
MÜCEVHER
(Osmanlı Dönemi) Cevher ile süslenmiş. Elmaslı. Çok kıymetli
MÜCEVHER
(Osmanlı Dönemi) Mc: Kıymetli fikir veya söz
Mücevher
cevahir
mücevher
Değerli süs eşyası
mücevher
Değerli süs eşyası: "Sevdiği kadını mücevherler ve pırlantalara gark eden çılgın ve müsrif, fakat zevk sahibi bir âşık..."- A. H. Tanpınar