korkulukları

listen to the pronunciation of korkulukları
التركية - الإنجليزية
scarecrows
plural of scarecrow
korku
{i} horror

She screamed with horror as someone took hold of her arm. - Birisi onun kolundan tuttuğunda o korkudan çığlık attı.

Words cannot describe the horror I felt. - Kelimeler hissettiğim korkuyu anlatamaz.

korku
fear

They fear that he may be dead. - Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.

She is on a diet for fear that she will put on weight. - Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.

korku
apprehension
korku
misgiving
korku
dread

Cats have a dread of water. - Kedilerin su korkusu vardır.

I had a dreadful dream last night. - Dün gece korkunç bir rüya gördüm.

korku
fright

Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening. - Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.

I spoke to him kindly so as not to frighten him. - Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.

korku
phobos
korku
anxiety

Her anxiety almost drove her wild. - Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi.

korku
(Askeri) panic

Fear and panic overwhelmed me. - Korku ve paniğe kapılmıştım.

korku
misdoubt
korku
danger

We are all in terrible danger. - Biz korkunç bir tehlike içindeyiz.

Danger always looks bigger through the eyes of fear. - Tehlike her zaman korkunun gözlerinden daha büyük görünüyor.

korku
thrill

His story thrilled me with horror. - Onun hikayesi beni korkudan titretti.

I don't like rural horror thrillers. - Ben kırsal korku gerilimini sevmiyorum.

korku
threat

Your threats don't frighten us. - Tehditlerin bizi korkutmuyor.

Tom made a terrifying threat against Mary. - Tom Mary'ye karşı korkunç bir tehdit yaptı.

korku
menace
korku
creeps

Everyone here creeps me out. - Buradaki herkes beni korkutuyor.

That guy gave me the creeps. - O adam bana korku verdi.

korku
boggle
korku
perilous
korku
terror

He was almost petrified with terror. - Korku nedeniyle neredeyse donakalmıştı.

korku
affright
korku
dismay
korku
awe

I thought it was awesome. - Onun korkunç olduğunu düşündüm.

I think it's awesome. - Bunun korkunç olduğunu düşünüyorum.

korku
dray
korku
consternation
korku
reassure
korku
the fear of
korku
scare

To tell you the truth, I am scared of heights. You are a coward! - Gerçeği söylemek gerekirse. Ben yükseklikten korkuyorum, Sen bir korkaksın!

We were all scared shitless. - Hepimizin korkudan ödü bokuna karıştı.

korku
trepidation
korku
phobia
korku
Gothic
korku
alarm

The news caused alarm throughout the village. - Haber köyün her tarafında korkuya neden oldu.

Alarming news came from the suburbs. - Varoşlardan korkutucu haber geldi.

korku
funk
korku
fear, fright, dread; alarm, anxiety, care; danger, threat, menace; phobia
korku
bugaboo
التركية - التركية

تعريف korkulukları في التركية التركية القاموس.

Korku
(Osmanlı Dönemi) HELEL
Korku
endişe
Korku
havil
Korku
(Osmanlı Dönemi) HELA'
Korku
(Hukuk) HAVF
Korku
(Osmanlı Dönemi) ŞEHM
Korku
(Osmanlı Dönemi) HAYLA'
korku
Kaygı, üzüntü: "İçlerinde görünmez bir bozukluk korkusuyla sıra sağlamlara geldi."- R. N. Güntekin
korku
Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara
korku
Kalp çarpıntısına ve tam bir halsizlik belirtilerine sebep olan bir hal
korku
Kaygı, üzüntü
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu: "Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor."- Y. Z. Ortaç
korku
Gerçek veya beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, kalp ve solunum hızlanması gibi belirtileri olan veya daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu
korkulukları
المفضلات