konuşması

listen to the pronunciation of konuşması
التركية - الإنجليزية
talking of
konuşması düzgün
well-spoken
açılış konuşması
inaugural
konuş
speak

Can you speak English? - İngilizce konuşabiliyor musun?

Frankly speaking, he is untrustworthy. - Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.

konuş
{f} spoke

Which language is spoken in the United States of America? - Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?

It isn't a surprise that English is the world's most spoken language. - Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.

konuş
{f} commune
konuş
(Tıp) conus
moral konuşması
(Askeri) pep talk
konuş
talk to

I want to talk to you. - Seninle konuşmak istiyorum.

Please come to talk to me. - Lütfen benimle konuşmaya gel.

konuş
{f} talk

Don't talk with your mouth full. - Ağzın doluyken konuşma.

We talked about various things. - Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.

konuş
commune with
konuş
spoke out
konuş
speak out

Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt. - Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.

Can we speak outside for a moment? - Bir an dışarıda konuşabilir miyiz?

konuş
{f} spoken

Which language is spoken in the United States of America? - Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?

Which language is spoken in the U.S.A.? - ABD'de hangi diller konuşuluyor?

konuş
spoke to
konuş
speak to

May I speak to Pedro? - Pedro ile konuşabilir miyim?

She doesn't speak to me. - O benimle konuşmuyor.

konuş
spoken out
konuş
{f} tongue

Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue. - Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.

Mr Wright speaks Japanese as if it were his mother tongue. - Bay Wright, sanki onun ana diliymiş gibi Japonca konuşuyor.

konuş
{f} talked

We talked the night away. - Biz geceyi konuşarak geçirdik.

They talked during the movie. - Film sırasında konuştular.

konuş
{f} talking

John was in such a hurry that he had no time for talking. - John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.

Talking in the library is not allowed. - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.

konuş
spoken to
konuş
{f} speaking

Speaking English is not easy. - İngilizce konuşmak kolay değildir.

I'm not very good at speaking Arabic. - Çok iyi Arapça konuşamıyorum.

konuş
discourse

In their discourse after dinner, they talked about politics. - Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.

veda konuşması yapan
valedictorian
açılış konuşması
opening speech
açılış konuşması
inaugural speech
açış konuşması
keynote speech
açış konuşması
opening speech
açış konuşması yapan kimse
keynoter
açış konuşması yapmak
keynote
bebek konuşması
baby talk
beyincik konuşması
(Pisikoloji, Ruhbilim) cerebellar speech
kapanış konuşması
closing speech
konuş
placing, arrangement
konuş
(Askeriye) disposition, deployment
konuş
geol. location
konuş
intercede
konuş
converse

We conversed until late at night while eating cake and drinking tea. - Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.

Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion. - Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.

meclis konuşması
(Politika, Siyaset) congress speech
meclis konuşması
(Politika, Siyaset) parliament speech
mezuniyet konuşması
valedictory address
milletvekilinin ilk konuşması
maiden speech
oyuncunun fısıldayarak konuşması
stage whisper
propaganda konuşması
stump speech
seçim konuşması
stump speech
telefon konuşması
call, phone call
telefon konuşması
buzz
veda konuşması
valediction
veda konuşması
valedictory
şehirlerarası telefon konuşması
trunk call, long-distance call
التركية - التركية

تعريف konuşması في التركية التركية القاموس.

açılış konuşması
Herhangi bir kurum, kuruluş, mağaza vb.nin açılması sırasında yapılan konuşma
açış konuşması
Bir töreni, bir toplantıyı başlatmak için yapılan ilk konuşma
konuş
Konma işi veya biçimi
konuş
Konum
konuş
Bütün imkânlar göz önünde tutularak kara, hava ve deniz birliklerinin yerleştirilmesi biçimi
konuşması
المفضلات