kontrolsüz

listen to the pronunciation of kontrolsüz
التركية - الإنجليزية
uncontrolled

An uncontrolled life leads to misery. - Kontrolsüz bir yaşam sefalete yol açar.

unrestrained
unbounded
unchecked
(Konuşma Dili) out of hand
lax
lawless
wanton
turbulent
unbridled
kontrol
check

He did a check on the quality. - O, bir kalite kontrol yaptı.

Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again. - Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.

kontrol
control

You used a condom for birth control, right? - Doğum kontrolü için bir prezervatif kullandın, değil mi?

Inflation is getting out of control. - Enflasyon kontrolün dışına çıkıyor.

kontrol
governance
kontrol
supervision
kontrol
countenance
kontrol
{i} rein
kontrol
grip

Tom got a grip on his emotions. - Tom duygularını kontrol altına aldı.

kontrol
command
kontrol
(Bilgisayar) control desk
kontrol
controlling

I'm controlling myself not to lose my head. - Başımı kaybetmemek için kendimi kontrol ediyorum.

The next four to six weeks are crucial in controlling the massive Ebola outbreak. - Önümüzdeki 4 ila 6 hafta, büyük Ebola salgınını kontrol etmekte çok önemlidir.

kontrol
disposal
kontrol
hand

Tom's right hand began to shake uncontrollably. - Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı.

Things got a little out of hand. - İşler biraz kontrolden çıktı.

kontrol
(Ticaret) working papers
kontrol
curb
kontrol
(Ticaret) audit
kontrol
composure
kontrol
metering
kontrol
(Ticaret) visitation
kontrol
direction
kontrol
rounds
kontrol
inspection

Korea received an inspection from the International Atomic Energy Agency. - Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir.

kontrol
superintendence
kontrol
checking

Tom is checking ID's. - Tom kimlikleri kontrol ediyor.

The policeman was checking the cars one-by-one. - Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.

kontrol
{i} overhaul
kontrol
checkout
kontrol
{i} clutch
kontrol
pilot

The pilot is battling for the control of the aircraft. - Pilot, uçağın kontrolü için mücadele ediyor.

The pilot was having trouble controlling the aircraft. - Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı.

kontrol
helm
kontrol
diagnostic
kontrol
control of
kontrol
controling
kontrol
clutches
kontrol
examination
kontrol
checking, inspecting
kontrol
wire

The puppets are controlled by wires. - Kuklalar teller tarafından kontrol edilir.

kontrol
inspector
kontrol
control, check; inspection; command; composure
kontrol
(Hukuk) control, supervising
التركية - التركية

تعريف kontrolsüz في التركية التركية القاموس.

kontrol
Yoklama, arama
kontrol
Denetçi, kontrolör
kontrol
Bir işin doğru ve usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını inceleme, denetim, denetleme
kontrol
Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma
kontrol
Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma: "Duygululuk olsa olsa akılla bağdaştığı, aklın kontrolünde kaldığı ölçüde bir değer taşır."- N. Cumalı
kontrolsüz
المفضلات