kavurma

listen to the pronunciation of kavurma
التركية - التركية
Kavurmak işi
Kendi yağıyla pişirilip kavrulduktan sonra yenen veya dondurulup saklanan et
Kendi yağıyla pişirilip kavrulduktan sonra yenen veya dondurulup saklanan et: "Sinide haşlanmış ve ikiye kesilmiş yumurtalar, yeşil soğanlar, tulum peynirleri, kavurmalar vardı."- T. Buğra
Tencerede pişirilip kendi yağıyla kızartıldıktan sonra dondurulup saklanan et
Kavrulmuş olan
çiliğani
sızgıt
kavurmak
Çok üzmek, yakmak, mahvetmek
kavurmak
Kurutmak; yakmak
kavurmak
Rüzgâr, soğuk, sıcak vb. kurutmak, yakmak. Çok üzmek, yakmak, mahvetmek: "Memleketi kavuran kıtlık buranın semtine uğramamıştır."- H. R. Gürpınar
kavurmak
Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek
kavurmak
Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek: "Madenden bir kap içine bunları koyup kavuracağız."- S. Birsel
kavurma
المفضلات