kaleli

listen to the pronunciation of kaleli
التركية - الإنجليزية
fort with
kale
castle

We are going on a school trip to Osaka Castle tomorrow. - Yarın Osaka Kalesi'ne bir okul gezisine gidiyoruz.

Most castles have a moat surrounding them. - Çoğu kalelerin onları çevreleyen bir hendeği vardır.

kale
{i} fortress

The soldiers soon overran the fortress. - Askerler kısa sürede kaleyi istila ettiler.

Gold can conquer any fortress. - Altın herhangi bir kaleyi fethedebilir.

kale
goal

When the goalkeeper touched the ball, the referee awarded the other team a corner kick. - Kaleci topa dokunduğunda hakem diğer takıma bir köşe vuruşu verdi.

The goalkeeper for France dived to the ground and saved Ronaldo’s shot. - Fransa'nın kalecisi yere daldı ve Ronaldo'nun atışını kurtardı.

kale
fort

The enemy occupied the fort. - Düşman, kaleyi işgal etti.

They abandoned the fort to the enemy. - Onlar kaleyi düşmana terk ettiler.

kale
upright
kale
bastion

Thanks to Facebook, stalking is no longer the bastion of a few devoted enthusiasts, but a highly automated task convenient enough even for the busy housewife. - Facebook sayesinde, sinsice izlemek artık birkaç özverili hayranın kalesi değildir ama yoğun ev kadını için bile oldukça uygun bir yüksek otomasyonlu görevdir.

kale
{i} tower

The picture of the tower was out of focus. - Kalenin resminin odak ayarı bozuktu.

kale
stronghold

That village is the enemy's last stronghold. - O köy düşmanın son kalesidir.

kale
home

I forgot my pencil case at home. - Kalem kutumu evde unuttum.

An Englishman's home is his castle. - Bir İngiliz erkeğinin evi, onun kalesidir.

kale
fortress, castle, citadel, stronghold; goal, goal post; (satranç) castle, rook
kale
(Askeri) fortified
kale
chess rook, castle
kale
cafe
kale
keep

The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper. - Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.

Tom always keeps a pencil behind his ear. - Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem tutar.

kale
wicket
kale
motte
kale
citadel
kale
citadels
kale
(satranç) rook
kale
fortress, fort; citadel
kale
goal post
kale
home plate
kale
kail
kale
gurry
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kaleli في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kale
money
kale
cole
kale
Kale is a vegetable that is similar to a cabbage. a dark green vegetable with curled leaves (cal). Loose-leafed, edible plant (Brassica oleracea, Acephala group) derived from the cabbage, in the mustard family. Common (or Scotch) and Buda kale have stems up to 2 ft (60 cm) long that carry a rosette of elongated, dark bluish green, wavy or frilled leaves. Grown mainly for autumn and winter harvest because cold weather improves the quality of this hardy vegetable, kale is usually served cooked. It is highly nutritious. See also collard
kale
See Kail, 2
kale
A member of the cabbage family closely related to collard greens Both crinkly and smooth leaved varieties are winter vegetables and a good source of vitamin A Kale is best steamed or boiled and served with butter
kale
{i} cabbagelike plant having long curly leaves which is eaten as a vegetable; cole, coarse cabbage with curly leaves; money (Scottish Slang)
kale
A variety of cabbage in which the leaves do not form a head, being nearly the original or wild form of the species
kale
informal terms for money
kale
coarse curly-leafed cabbage a hardy cabbage with coarse curly leaves that do not form a head
kale
a hardy cabbage with coarse curly leaves that do not form a head
kale
a leafy green vegetable
kale
An edible plant, similar to cabbage, with curled leaves that do not form a dense head (Brassica oleracea acephala)
kale
a member of the cabbage family, kale leaves are a frilly blue-green and form a loose bouquet; kale leaves have a faint cabbage flavor
kale
coarse curly-leafed cabbage
kale
A non-heading member of the cabbage family Cultivated for over 2,000 years, this vegetable can be prepared and eaten in much the same way as spinach
التركية - التركية

تعريف kaleli في التركية التركية القاموس.

KALE
(Osmanlı Dönemi) Ham kavun, kelek
KALE
(Osmanlı Dönemi) f. Kumaş
Kale
(Osmanlı Dönemi) ÜCUM
Kale
(Osmanlı Dönemi) MA'KAL
Kale
(Osmanlı Dönemi) SİSA
Kale
kurgan
kale
Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş
kale
Düşmanın gelmesi beklenebilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı
kale
Boynuzlu koyun
kale
Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer
kale
Ham kavun
kale
Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer
kale
(Osmanlı Dönemi) kal'a
الإنجليزية - التركية

تعريف kaleli في الإنجليزية التركية القاموس.

kale
{i} karalahana
kale
kıvırcık lahana

Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı. - Mary made a kale and quinoa salad.

kale
lahana

Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı. - Mary made a kale and quinoa salad.

kale
kıvırcık lâhana

Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı. - Mary made a kale and quinoa salad.

kale
{i} lâhana çorbası
kale
{i} para
kale
{i} mangır