التركية - الإنجليزية
تعريف kaşa في التركية الإنجليزية القاموس.
- Browse to
- kaş
- {i} brow
Tom wrinkled his brow like he was displeased.
-Tom hoşnutsuzmuş gibi kaşını çattı.
Wipe the sweat from your brow.
-Kaşınızdaki teri silin.
- kaş
- eyebrow
Mary started plucking her eyebrows when she was twelve years old.
-Mary on iki yaşındayken kaşlarını yolmaya başladı.
He's got the biggest eyebrows I've ever seen.
-O, şu ana kadar gördüğüm en büyük kaşlara sahip.
- kaş
- bezel
- kaş
- vignette
- kaş
- supercilium
- kaş
- eye brow
- kaş
- the brow
- kaş
- eyebrow, brow; bezel, vignette
- kaş
- brow, projection
- kaş
- collet (for a gem)
- kaş
- pommel (of a saddle)
- kaş
- (Mimarlık) accolade
المصطلحات ذات الصلة
التركية - التركية
تعريف kaşa في التركية التركية القاموس.
- Kaşmirden yapılan bir tür yünlü kumaş
- Temizlenmiş arpayı sütle pişirerek yapılan Polonya ve Rus yemeği
- Boyacılık ve sepicilikte kullanılan tanence zengin bitkisel özüt
- Rusya'ya özgü, taze krema ile birlikte yada yahninin yanı sıra sunulan veya yağda pişirilmiş, ayıklanmış karabuğday irmiği
- Kaş
- nun
- Kaş
- ebru
- KÂŞ
- (Osmanlı Dönemi) f. Çok istek, arzu, özleme
- kaş
- Ocaklarda sacın oturduğu yüksek kısım
- kaş
- Duvar, bağ ve bahçelerde toprak yığarak yapılan sınır
- kaş
- Duvar set
- kaş
- Semerde odun malzeme
- kaş
- Kemerli ve çıkıntılı şey veya yer
- kaş
- çıkıntı
- kaş
- Eyerin ön ve arkasında çıkıntılı bölüm
- kaş
- Gözlerin üzerinde kemerli birer çizgi oluşturan kısa kıllara verilen ad
- kaş
- Yokuş
- kaş
- Sarp kayalık, uçurum
- kaş
- Gözlerin üzerinde kemerli birer çizgi oluşturan kısa kıllar: "Aşçıbaşı, kırçıl kaşlarını biraz daha çatık, karşıma çömeliyor."- Y. Z. Ortaç
- kaş
- Duvar, bağ ve bahçelerde toprak yığarak yapılan sınır, set
- kaş
- Eyerin ön ve arkasındaki çıkıntılı bölüm
- kaş
- Gözlerin üzerinde kemerli birer çizgi oluşturan kısa kıllar
- kaş
- Yamaç
المصطلحات ذات الصلة
kaşa
الواصلة
ka·şaResimler
السابق
المفضلات