kısıtlı

listen to the pronunciation of kısıtlı
التركية - الإنجليزية
limited
restricted

Freedom of speech is restricted in some countries. - Konuşma özgürlüğü bazı ülkelerde kısıtlıdır.

I feel always restricted here. - Ben burada kendimi her zaman kısıtlı hissediyorum.

local
restrictive
(Kanun) under legal disability
strait
scant
narrow
scanty
constricted
penurious
qualified
restrictive, restricted, limited; under legal disability
stinted
limitedly
niggard
abstemious
kısıtlı eniyileme
(Bilgisayar) constrained optimization
kısıtlı denetim
(Ticaret) limited audit
kısıtlı hakkı sahibi
(Kanun) limited owner
kısıtlı kalmak
remain limited
kısıtlı kalmak
remain restricted
kısıtlı kullanma çarpanı
(Aydınlatma) reduced utilization factor
kısıtlı malik
(Kanun) limited owner
kısıtlı olma
slenderness
kısıtlı seyyar sığınak
(Çevre) limited mobile shelter
kısıtlı sistem
limited system
kısıtlı sulama
limited irrigation
kısıtlı yararlılık
(Aydınlatma) reduced utilance
kısıtlı yargılama hakkı
(Kanun) limited jurisdiction
kısıtlı yetki
limited authority
kısıt
constraint
kısıt
(Politika, Siyaset) congestion
kısıt
law putting (an incompetent person) under the care of a guardian; appointing a caretaker for the goods of (an incompetent or imprisoned person)
التركية - التركية
Sınırlanmış
Kısıtlanmış, kısıt altına alınmış, mahcur: "En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar... milletvekili seçilemezler."- Anayasa
Kısıtlanmış, kısıt altına alınmış, mahcur
mahcur
Kısıt
hacir
kısıt
Bunama, mahkûm olma gibi sebeplerden dolayı kanunun, bir kimsenin malını, parasını istediği gibi kullanmasına ve harcamasına engel olması, kısıtlılık, kısıtlama, hacir
kısıt
Kişinin yurttaşlık haklarını kullanma yetkisinin yargı kuruluşlarınca kaldırılması
kısıt
Bunama, mahkûm olma gibi sebeplerden dolayı kanunun, bir kimsenin malını, parasını istediği gibi kullanmasına ve harcamasına engel olması, hacir
kısıtlı
المفضلات