The excited audience ran into the concert hall.
- Heyecanlı izleyici konser salonuna koştu.
Her speech moved the audience.
- Onun konuşması izleyiciyi tahrik etti.
This movie leaves a profound reflection for all viewers.
- Bu film, tüm izleyiciler için derin bir yansıma bırakır.
My video channel on YouTube has a wide viewership.
- YouTube'taki video kanalımın çok sayıda izleyicisi var.
The spectators in the gallery were making a lot of noise.
- Galerideki izleyiciler çok gürültü yapıyorlardı.
My video channel on YouTube has a wide viewership.
- YouTube'taki video kanalımın çok sayıda izleyicisi var.
This movie leaves a profound reflection for all viewers.
- Bu film, tüm izleyiciler için derin bir yansıma bırakır.
Tom noticed Mary sitting in the audience.
- Tom Mary'nin izleyiciler arasında oturduğunu fark etti.
Tom smiled at the audience and took a bow.
- Tom izleyicilere gülümsedi ve eğilerek selam verdi.
I grew up watching Pokemon.
- Pokémon izleyerek büyüdüm.
My father usually watches television after dinner.
- Babam genellikle akşam yemeğinden sonra televizyon izler.
The police have traced her to Paris.
- Polisler onu Paris'e kadar izledi.
Their traces can still be found.
- İzleri hala bulunabilir.
I will follow the law.
- Ben hukuku izleyeceğim.
The dog followed its master, wagging its tail.
- Köpek kuyruğunu sallayarak, sahibini izledi.
I followed the deer's tracks.
- Ben geyiğin izlerini izledim.
They followed the tracks the car had left.
- Arabanın bıraktığı izleri takip ettiler.
Tom noticed that Mary was following him.
- Tom Mary'nin kendisini izlediğini fark etti.
I asked Tom to stop following us.
- Tom'un bizi izlemeyi bırakmasını istedim.
Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts.
- Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.
I love watching soccer games.
- Futbol oyunlarını izlemeyi severim.
The student became very nervous with the teacher watching him.
- Öğrenci öğretmenin onu izlemesine çok kızdı.
Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills.
- Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.
I don't want to leave any paper trails.
- Ben herhangi kağıt izleri bırakmak istemiyorum.
Boys trail girls in language skills.
- Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.
The hunting dogs followed the scent of the fox.
- Av köpekleri tilkinin kokusunu izledi.