This child believes that the earth is flat.
 - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
A fool always believes that it is the others who are fools.
 - Bir aptal her zaman başkalarının aptal olduğuna inanmaktadır.
Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards.
 - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.
Don't trust anyone over twenty.
 - Yirminin üzerinde kimseye inanma.
Do you wonder why no one trusts him?
 - Ona niçin kimsenin inanmadığını merak ediyor musun?
He had strong religious beliefs.
 - Onun güçlü dini inançları vardı.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
 - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
I like him, but at the same time I don't really trust him.
 - Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.
I don't feel that I can trust what he says.
 - Onun söylediğine inanabileceğimi zannetmiyorum.
Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
 - Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.
Faith makes all things possible.... love makes all things easy.
 - İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.
Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards.
 - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.
Don't you think I want to believe you?
 - Sana inanmak istediğimi düşünmüyor musun?
Some people think that it is difficult for a native speaker of English to learn Chinese, but I disagree.
 - Bazı insanlar ana dili İngilizce olanların Çince öğrenmelerinin zor olduğuna inanmaktadır fakat ben aynı fikirde değilim.
Tom has a hard time believing anything Mary says.
 - Tom Mary'nin söylediğine inanarak zor zaman geçiriyor.
A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution.
 - Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.
In my childhood, I believed in Santa Claus.
 - Çocukluğumda Noel Baba'ya inandım.
She believed him when he said he loved her.
 - O, onu sevdiğini söylediğinde ona inandı.
We believe in Buddhism.
 - Budizm'de inanıyoruz.
Even people who don't believe in the Catholic church venerate the Pope as a symbolic leader.
 - Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa'ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.
Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards.
 - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.
How much do you believe him?
 - Ona ne kadar inanıyorsun?
In my childhood, I believed in Santa Claus.
 - Çocukluğumda Noel Baba'ya inandım.
I find this hard to believe.
 - Bana göre buna inanmak zor.
There may be thieves, fakers, perverts or killers in social networks. For your security, you shouldn't believe them.
 - Sosyal ağlarda hırsızlar, sahteciler, sapıklar veya katiller olabilir. Güvenliğiniz için, onlara inanmamalısınız.