You aren't the only one who likes baseball. Tom likes it, too.
- Beyzboldan hoşlanan tek kişi sen değilsin. Tom da ondan hoşlanıyor.
I think Tom likes you.
- Sanırım Tom senden hoşlanıyor.
We enjoyed singing songs together.
- Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
He enjoyed reading detective stories.
- O, polisiye hikâyeler okumaktan hoşlandı.
Women didn't care for him.
- Kadınlar ondan hoşlanmadılar.
I do not much care for this kind of drink.
- Bu tür içkiden fazla hoşlanmam.
Mary's boss is a bit too tactile for her liking.
- Meryem'in patronu, onun hazzetmeyeceği kadar temastan hoşlanan biri.
Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish.
- Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.