hizli

listen to the pronunciation of hizli
التركية - الإنجليزية

تعريف hizli في التركية الإنجليزية القاموس.

hızlı
rapid

We must prevent rapid population growth. - Hızlı nüfus artışını önlemeliyiz.

The rapid increase of imports surprised us. - İthalattaki hızlı artış bizi şaşırttı.

hızlı
speedy

He made a speedy recovery. - O hızlı bir iyileşme yaptı.

I wish Tom a full and speedy recovery. - Tom için tam ve hızlı bir iyileşme dilerim.

hızlı
quick

This survey is too long to finish quickly. - Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.

My elder brother finished his homework very quickly. - Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.

hızlı
fast

That student runs fast, doesn't he? - Şu öğrenci hızlı koşar, değil mi?

I can't run as fast as you. - Senin kadar hızlı koşamam.

hızlı
swift

The stream is not very swift. - Dere çok hızlı değil.

Tatoeba: Where attention to detail is sacred, and punishment is swift. - Tatoeba: Detaylara dikkatin kutsal olduğu yerde ceza hızlıdır.

hızlı
loud
hızlı
expeditious
hızlı
crash
hızlı
violently
hızlı
high-powered
hızlı
(Bilgisayar) instant
hızlı
high-speed

After a long high-speed chase, the police officer shot and killed Tom. - Uzun süren hızlı bir kovalamacadan sonra polis memuru, Tom'u vurup öldürdü.

They used a high-speed camera. - Onlar yüksek hızlı bir kamera kullandılar.

hızlı
quick-action
hızlı
light-footed
hızlı
accelerated
hızlı
precipitate
hızlı
speed

Even though the speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster. - Hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.

Even though the posted speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster. - Belirtilen hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.

hızlı
fast-paced
hızlı
veloce
hızlı
strongly
hızlı
double-quick
hızlı
quickly

The Senate acted quickly to approve the treaty with Britain. - İngiltere ile anlaşmayı onaylamak için Senato hızlı davrandı.

Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep. - Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.

hızlı
loudly
hızlı
snappy
hızlı
impetuous
hızlı
forcefully, strongly, powerfully, violently
hızlı
precipitous
hızlı
fleet
hızlı
presto
hızlı
swift, rapid, speedy
hızlı
quick action
hızlı
ready
hızlı
winged
hızlı
rakish
hızlı
forceful, strong, powerful, violent
hızlı
fast, quick, rapid, speedy, swift, express; picking up girls readily; fast, quickly; violently, strongly
hızlı
zippy
hızlı
hasty

This was a hasty translation. - Bu hızlı bir çeviriydi.

hızlı
light footed
hızlı
slang able to seduce women quickly, (someone) who is a fast operator
hızlı
high speed

Propellers are not used on high speed aircraft. - Pervaneler, yüksek hızlı uçaklarda kullanılmaz.

High speed trains are common in Europe. - Yüksek hızlı trenler Avrupa'da yaygındır.

hızlı
crashing
hızlı
express

The express train went by so fast we hardly saw it. - Ekspres tren o kadar hızlı geçti ki onu zorlukla gördük.

This is an express train. It won't make many stops. - Bu hızlı bir tren. Çok durakta durmaz.

hızlı
speedily, rapidly, swiftly
hızlı
frequent
hızlı
fastmoving
hızlı
nippy
hızlı
meteoric
hızlı
fleeting
hızlı
arrowy
hızlı
crisp
hızlı
the quick

The quick brown fox didn't jump over the lazy dog. - Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üstünden atlamadı.

We took the quickest route. - En hızlı rotayı aldık.

hızlı
faster

Ken runs faster than you. - Ken senden daha hızlı koşar.

Generally speaking, boys can run faster than girls. - Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.

hızlı
a fast
hızlı
speedier
hızlı
quicker

Which is quicker, a taxi or the subway? - Hangisi daha hızlı bir taksi mi yoksa metro mu?

They're quicker than we are. - Onlar bizden daha hızlı.

hızlı
windy
hızlı
tantivy
hız
velocity

The velocity of light is about 186,000 miles per second. - Işık hızı saniyede yaklaşık 186.000 mildir.

Light travels at a velocity of 186,000 miles per second. - Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.

hız
speed

The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour. - Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.

In towns, speed is limited to 50 km/h. - Şehirlerde, hız saatte 50 km ile sınırlıdır.

hızlı savaş gemisi
cruiser
hızlı artış
upsurge
hızlı hızlı solumak
pant
hızlı olma
speed
hızlı yemek
gobble
hızlı yürümek
step out
hızlı gitmek
streak
hızlı akış
rapids
hızlı arama
(Bilgisayar) fast search
hızlı arama
(Bilgisayar) speed dial
hızlı arama
speed dialing
hızlı artış
boom
hızlı ateş
(Askeri) rapid fire
hızlı bakış
(Bilgisayar) quick view
hızlı basma
(Bilgisayar) fast
hızlı başlat
(Bilgisayar) quick launch
hızlı büyüme
boom
hızlı dönüş
whirl
hızlı düzen
(Bilgisayar) quickedit
hızlı geçiş
whirl
hızlı gitmek
race
hızlı gitmek
(deyim) bowl along
hızlı hesap
easy calc
hızlı hücum
(Spor) fast break
hızlı ileti
(Bilgisayar) instant message
hızlı izleme
(İnşaat) fast tracking
hızlı içerek
guzzling
hızlı içmek
guzzle
hızlı kip
(Bilgisayar) fast mode
hızlı mavi
(Bilgisayar) fast blue
hızlı metin
(Bilgisayar) easy text
hızlı mod
(Bilgisayar) fast mode
hızlı nüfus artışı
rapid population growth
hızlı servis
express service
hızlı taslak
(Bilgisayar) fast draft
hızlı tono
(Askeri) snap roll
hızlı tren
high-speed train
hızlı vuruş
bash
hızlı yardım
(Bilgisayar) quick help
hızlı yol
(İnşaat) fast track
hızlı çevir
(Bilgisayar) speed dial
hızlı çevir
(Bilgisayar) speeddial
hızlı şarj
quick charge
hızlı şarj
boost charging
hızlı okumak
quick read
hızlı olarak
fast as
hızlı olma
quickness
hızlı posta
express mail
hızlı adım
quickstep
hızlı adımlarla
at a trot
hızlı akmak
race
hızlı akmak
rush
hızlı alarm sistemleri
(Hukuk) prompt alarm systems
hızlı araçla yola çıkmak
take a flier
hızlı at
spanker
hızlı atak
fastbreak
hızlı atan
palpitant
hızlı atma
palpitation
hızlı atmak
(kalp) palpitate
hızlı atmak
hammer
hızlı atmak (kalp)
palpitate
hızlı ağartma
rapid bleaching
hızlı başlangıç
running start
hızlı bellek
fast memory
hızlı beyazlatma
rapid bleaching
hızlı bilgi
(Bilgisayar) quick info
hızlı bir şekilde
(Hukuk) swiftly
hızlı buharlayıcı
rapid steamer
hızlı bul
(Bilgisayar) find fast
hızlı bölge dağıtım desteği
(Askeri) rapid area distribution support (USAF)
hızlı deney
quick test
hızlı deniz nakliye gemileri; ateş destek istasyonu; uçuş servis istasyonu
(Askeri) fast sealift ships; fire support station; flight service station
hızlı değil
not fast
hızlı dolum
boost charge
hızlı dondurmak
quick freeze
hızlı düzen modu
(Bilgisayar) quickedit mode
hızlı düzenleme kipi
(Bilgisayar) quickedit mode
hızlı düzenleme kipi
quick edit mode
hızlı düzenleme modu
(Bilgisayar) quickedit mode
hızlı erişim
rapid access
hızlı fitil
(Madencilik) fast burning igniting fuse
hızlı frekans atlama
(Askeri) fast frequency hopping
hızlı gelişme içerisinde
with rapid strides
hızlı gemi
fast boat
hızlı giden sürücü
scorcher
hızlı giden şey
clipper
hızlı gitme
going fast
hızlı gitme
gallop
hızlı gitme
speeding
hızlı gitmek
barrel
hızlı gitmek
(araba vb.) scorch
hızlı gitmek
spank along
hızlı gitmek
belt
hızlı hareket
fast motion, quick motion
hızlı hareket
quick motion
hızlı hareket
whisk
hızlı hızlı
1. speedily, rapidly, swiftly. 2. forcefully, strongly, powerfully, violently. 3. loudly
hızlı hızlı çevirmek
(sayfa) ruffle
hızlı icra ve muharebe hedef tespiti
(Askeri) rapid execution and combat targeting
hızlı ilerleme
(Hukuk) rapid progress
hızlı intikal kuvveti
(Hukuk) rapid deployment force
hızlı iptal
(Bilgisayar) fast cancel
hızlı kabul
(Eğitim) rolling admission
hızlı kanal
(Bilgisayar) fast channel
hızlı kaydet
(Bilgisayar) allow fast saves
hızlı kayıt
(Bilgisayar) speed taped
hızlı kazanç
growthiness
hızlı kaçmış
scurried
hızlı konteyner
(Askeri) container express
hızlı konuşlanma lojistiği
(Askeri) fast deployment logistics
hızlı konuşma
jabber
hızlı konuşmak
patter
hızlı konuşmak
jabber
hızlı kopya
(Bilgisayar) speed copy
hızlı kostüm değiştiren artist
quick change artist
hızlı koşan
spanking
hızlı koşan
swift of foot
hızlı koşan
swiftfooted
hızlı koşma
dash

I must dash or I'll be late. - Hızlı koşmalıyım yoksa geç kalacağım.

Tom currently holds the school record for the 100 yard dash. - Tom şu anda 100 yarda hızlı koşmada okul rekorunu elinde tutuyor.

hızlı koşma
sprint
hızlı koşmak
run hard
hızlı koşmak
go the pace
hızlı koşmak
sprint
hızlı kurulabilir genişletilebilir direk
(Askeri) quick erect expandable mast
hızlı kurutma
flash drying
hızlı kurutucu
flash drier
hızlı kıyafet değiştiren
quick change
hızlı lojistik gemisi
(Askeri) fast logistics ship
hızlı lpc
quick lpc
hızlı mesaj
swift message
hızlı nabız
(Fizyoloji) quick pulse
hızlı nötron
fast neutron
hızlı okuma
speed reading
hızlı olma
speediness
hızlı olma
promptitude
hızlı olma
promptness
hızlı reaksiyon
fast reaction
hızlı reaktör
fast reactor
hızlı sayaç
(Bilgisayar) fast counter
hızlı seri
high range
hızlı silah çeken
quick on the draw
hızlı silme
(Bilgisayar) quick erasing
hızlı sorgulama aracı
(Askeri) rapid query tool
hızlı soğutma
rapid cooling
hızlı start
fly start
hızlı start
flying start
hızlı sürmek
blind
hızlı sürüm
(Ticaret) quick sale
hızlı süz
(Bilgisayar) quick filter
hızlı tempo
quick time
hızlı tempo ile
presto
hızlı teslim
immediate delivery
hızlı teslim
prompt delivery
hızlı teslim
quick delivery
hızlı teslim
fast delivery
hızlı tip
whirlwind
hızlı torna
speed lathe
hızlı trafik
express traffic
hızlı tren
flier
hızlı tren hattı
high-speed rail line
التركية - التركية

تعريف hizli في التركية التركية القاموس.

hızlı
Güç kullanarak, şiddetle
hızlı
Yüksek sesle
hızlı
Çabuk, seri, süratli: "Hızlı yürüyorlar ve birbirine hiçbir lakırtı söylemiyorlardı."- M. Ş. Esendal
hızlı
İvedi olarak, ivedilikle
hızlı
Yüksek sesle. İvedi olarak, ivedilikle
hızlı
Uçarı, çapkın, hovarda
hızlı
Çabuk, seri, sür'atli
Hızlı
çabuk
Hızlı
şiddetli
Hızlı
seri
hızlı akın
Basketbolda karşı tarafın toparlanmasına fırsat vermeden, paslaşarak yapılan hızlı hücum, fast break
hızlı hücum
Hızlı akın
hızlı hızlı
Çabucak, ivedilikle
HIZ
(Osmanlı Dönemi) Sür'at, çabukluk.* Gayret, şevk
HIZ
(Osmanlı Dönemi) Fiz: Alınan yolun zamana oranı
Hız
şiddet
hız
Bir hareketten doğan güç, şiddet: "Yağmur şimdi hızını daha da arttırmıştı."- H. Taner. Çaba, güç, gayret, takat
hız
Çabukluk, sürat
hız
Çabukluk, sür'at
hız
Çaba, güç, gayret, takat
hız
Alınan yolun harcanan zamana oranı, sür'at
hız
Bir hareketten doğan güç, şiddet
hız
Alınan yolun harcanan zamana oranı, sürat: "Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır."- F. R. Atay
hız
(Osmanlı Dönemi) sürat
hizli
المفضلات