Onun odası aydınlıktı.
 - His room was brightly lit.
Uyumak için çok aydınlık.
 - It's too bright to sleep.
Tom senden daha akıllı.
 - Tom is brighter than you are.
Tom Mary'nin akıllı olduğunu söyledi.
 - Tom said that Mary was bright.
Benim bürom seninkinden önemli ölçüde daha aydınlıktır.
 - My office is significantly brighter than yours.
Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
 - Sunlight brightens the room.
Dükkanlar, parlak oyuncakları ve yeşil dallarıyla neşeli görünüyor.
 - The shops look merry with their bright toys and their green branches.
Ateş parlak bir şekilde yandı.
 - The fire burned up brightly.
Güneş parlak bir şekilde parladı.
 - The sun shone brightly.
Mutlu, çok parlak ve erken görünüyorsun.
 - You look happy, so bright and early.
Bu sabah canlı ve parlaksın.
 - You are bright and glowy this morning.
İşler daha canlı görünüyor.
 - Things are looking brighter.