Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
- I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
Nazik bir rüzgar esiyordu.
- A gentle wind was blowing.
Sir Harold kibar bir İngiliz beyefendisi.
- Sir Harold is a fine English gentleman.
Basset tazıları kibar köpeklerdir.
- Basset hounds are gentle dogs.
Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
Tom, Mary'yi yavaşça itti.
- Tom gave Mary a gentle push.
O, kapıyı hafifçe itti.
- She gave the door a gentle push.
Onun sesi yumuşak ve kibardı.
- His voice was soft and gentle.
Yumuşak bir rüzgar esiyor.
- A gentle wind is blowing.
Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
- As he grew older, he became gentler.
Tom Mary'yi nazikçe öptü.
- Tom kissed Mary gently.
Tom nazikçe Mary'ye sarıldı.
- Tom gently hugged Mary.
Gerçek kibarca anlatılabilir.
- The truth can be told gently.
Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?
- In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?
O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
- She laid the child down gently.
Helikopter yavaşça yere indi.
- The helicopter gently touched down.
Tom kapıyı yavaşça kapattı.
- Tom gently closed the door.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.