geçmem

listen to the pronunciation of geçmem
التركية - الإنجليزية
to get around
geç
late

He appeared at the party late. - O, partiye geç geldi.

I'm sorry to be late. - Geç kaldığım için üzgünüm.

geç
slow

Time passed very slowly this week. - Bu hafta zaman çok yavaş geçti.

In childhood, time passes slowly. - Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.

geç
backward
geç
tardy

His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times. - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.

geç
behind

The train is ten minutes behind today. - Tren bugün on dakika geç kaldı.

The first bus will leave 10 minutes behind time. - İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.

geç
{f} passed

The ship passed through the Panama Canal. - Gemi Panama Kanalından geçti.

I passed by four houses. - Dört evin önünden geçtim.

geç
posteriorly
geç
skip

Tom skipped the conference last year as well. - Tom da geçen yıl konferansı atladı.

Click here to skip this ad. - Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.

geç
(Bilgisayar) bypass
geç
(Bilgisayar) ignore

We can't ignore Tom's past. - Tom'un geçmişini göz ardı edemeyiz.

My best friend walked by and totally ignored me. - En iyi arkadaşım yanımdan geçti ve beni tamamen görmezden geldi.

geç
{f} switch

Why doesn't the U.S. switch to the metric system? - ABD neden metrik sisteme geçmiyor?

Wolfgang switched to German. - Wolfgang Almancaya geçti.

geç
go over

Don't go over the speed limit. - Hız sınırının üzerine geçmeyin.

I need to go over my notes. - Notlarımı gözden geçirmeliyim.

geç
{f} lapse
geç
behind time

The bus arrived ten minutes behind time. - Otobüs on dakika geç kaldı.

The train was ten minutes behind time. - Tren on dakika geç kaldı.

geç
{f} pass

If he studied hard, he could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

Ten to one you can pass the test. - Bire on testi geçebilirsin.

geç
{f} lapsing
geç
go by

Days go by and still no sign of Tom. - Günler geçiyor ve Tom'tan hala bir iz yok

I go by that shop every morning on my way to school. - Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.

geç
{f} overshot
geç
devolve upon
geç
elapse
geç
behindhand
geç
gone by

Just one year has gone by since my friend died. - Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti.

Ten years have gone by since my father died. - Babam öldüğünden bu yana 10 yıl geçti.

geç
overstep
geç
gone over
geç
pass to
geç
{f} passing

He was passing by on his bicycle when he heard a cry for help. - O, bir yardım çığlığı duyduğunda, bisikletiyle geçiyordu.

I am sure of his passing the examination. - Ben onun sınavı geçtiğinden eminim.

geç
went over

I went over his report, but couldn't find any mistakes. - Onun raporunu tekrar gözden geçirdim ama hiçbir hata bulamadım.

We went over this last week. - Geçen hafta bunu tekrar gözden geçirdik.

geç
went by
geç
{f} cross

Do you mind if we cross your garden? - Bahçenizden geçebilir miyiz?

We crossed the river by boat. - Nehiri kayıkla geçtik.

geç
exceed

Our profits exceeded even the most optimistic estimates announced last year. - Bizim kâr geçen yıl duyurulan en iyimser tahminleri bile aştı.

My annual income exceeds five million yen. - Benim yıllık gelirim beş milyona yeni geçiyor.

geç
devolve on
Geç
to be late
geç
is late
geç
not later than
geç
to late
geç
late, delayed
geç
outdo

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

They are constantly trying to outdo each other. - Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.

geç
speed

Don't go over the speed limit. - Hız sınırının üzerine geçmeyin.

Tom drove through the narrow tunnel at high speed. - Tom yüksek hızla dar tünelden geçti.

geç
outdid
geç
outgoing
geç
outgo
geç
back

Tom came back to Boston last year. - Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.

He isn't back yet. He may have had an accident. - O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.

geç
outstrip
geç
ford

The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford. - Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

geç
outdone
التركية - التركية

تعريف geçmem في التركية التركية القاموس.

geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı: "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç"- Y. K. Beyatlı
geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı
geç
Belirli zamandan sonra olan
geçmem
المفضلات