firlatma

listen to the pronunciation of firlatma
التركية - الإنجليزية

تعريف firlatma في التركية الإنجليزية القاموس.

fırlatma
put
fırlatma
fling
fırlatma
chuck
fırlatma
cast
fırlatma
toss
fırlatma
throwing

He lost his cool and started throwing things. - Soğukkanlılığını kaybetti ve eşyaları fırlatmaya başladı.

Tom is an expert at throwing knives. - Tom bıçak fırlatmada bir uzmandır.

fırlatma
fling, hurling, throw, cast, projection
fırlatma
projection
fırlatma
hurling, flinging, throwing (something) violently, hurtling
fırlatma
throw

People who live in glass houses shouldn't throw stones. - Cam evlerde yaşayan insanlar taş fırlatmalılar.

I told him not to throw stones. - Ona taş fırlatmamasını söyledim.

fırlatma
launching

The rockets were fired from a launching pad. - Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.

fırlatma
hurl
fırlatma
pelt
fırlatma
shy
fırlatma
exercises done by flinging out one's arms and legs
fırlatma
{i} heave
fırlatma
jettison
fırlatma
launch type motion
fırlatma
jetting
fırlatma
pitch
fırlatma
pitching
fırlatma
{i} launch

The rocket exploded on the launch pad. - Roket, fırlatma rampası üzerinde patladı.

Better to extend an olive branch than launch a missile. - Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.

fırlatma
{i} flinging
fırlatma
belch
fırlatma
dart
fırlatmak
{f} throw
fırlatmak
{f} dart
fırlatma düzeneği ile ilgili
catapult
fırlatma koltuğu
ejector seat
fırlatma rampası
launching pad

The rockets were fired from a launching pad. - Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.

fırlatma rampası
launching platform
fırlatma rampası
launcher
fırlatma ve kurtarma bölgesi
(Askeri) launch and recovery site
fırlatmak
{f} toss
fırlatmak
cast
fırlatmak
launch

Prepare to launch torpedoes. - Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.

Better to extend an olive branch than launch a missile. - Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.

fırlatmak
{f} fling
fırla
{f} sprung
fırlatmak
{f} chuck
fırlatmak
{f} shy
fırlatmak
shied
fırlatmak
ejaculate
fırlatmak
bolt
fırlatmak
flirt
halat fırlatma tüfeği
(Askeri) line-throwing appliance
roket fırlatma
(Askeri) launching
fırla
dash off
fırla
sprang
fırla
{f} boom

The boomerang hurtled whistling through the air. - Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.

fırla
{f} rocket

They are going to send up a rocket. - Onlar bir roket fırlatacaklar.

After an hour of waiting, the launch of the rocket was cancelled. - Bir saatlik beklemeden sonra, roketin fırlatılışı iptal edildi.

fırla
{f} dashing
fırlatmak
hurl
fırlatmak
sling
fırlatmak
heave
fırlatmak
eject
fırlatmak
put
fırlatmak
bung
fırlatmak
flung
fırlatmak
fling out
fırlatmak
hurtle
fırla
throw
fırla
dashed

He dashed out of the store. - O, dükkândan dışarı fırladı.

Tom dashed out of the room. - Tom aceleyle odadan dışarı fırladı.

FIRLATMA
blastoff
acil fırlatma koltuğu
ejection seat
alarm fırlatma emri
(Askeri) alert launch order
amfibi komuta gemisi; kara unsur komutanı; fırlatma kontrol merkezi; yükleme ve
(Askeri) amphibious command ship; land component commander; launch control center; lighterage control center; link communications circuit; logistics component command
bezelye fırlatma çubuğu
peashooter
biyel fırlatma
(Otomotiv) throwing a rod
dikine fırlatma
(Askeri) vertical launch
füze fırlatma
shoot
fırla
hurtle

The boomerang hurtled whistling through the air. - Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.

fırlatmak
pelt
fırlatmak
shoot
fırlatmak
to hurl, fling, throw (something) violently, hurtle
fırlatmak
shoot out
fırlatmak
send
fırlatmak
(roket) blast off
fırlatmak
(füze) aim
fırlatmak
project
fırlatmak
cast away
fırlatmak
to eject, launch
fırlatmak
to hurl, to fling, to launch, to eject, to cast, to chuck, to sling, to bung
fırlatmak
whisk
fırlatmak
swing
fırlatmak
to fling, let fly (a curse)
fırlatmak
chuck away
fırlatmak
to cause (prices) to soar or shoot up
fırlatmak
catapult
fırlatmak
{f} jerk
fırlatmak
jump
fırlatmak
leap
fırlatmak
let fly
fırlatmak
whang
fırlatmak
slat
fırlatmak
belch
geliştirilmiş uzatılabilir fırlatma aracı
(Askeri) evolved expendable launch vehicle
genel hizmet çıkarma aracı; fırlatma korrelasyon birliği
(Askeri) landing craft, utility; launch correlation unit
genişletilebilir fırlatma araçları
(Askeri) expendable launch vehicle
harekat alanına fırlatma ve taarruz erken uyarısı
(Askeri) attack and launch early reporting to theater
hava yastıklı çıkarma aracı fırlatma bölgesi
(Askeri) landing craft air cushion launch area
havaya fırlatma
(Hukuk) launching
müşterek fırlatma raporu
(Askeri) joint launch report
pilot fırlatma iskemlesi
(Havacılık) hot seat
pilot fırlatma koltuğu
hot seat
pozitif fırlatma kontrolü
(Askeri) positive control launch
roket fırlatma alanı
rocket launching site
roket fırlatma platformu
jatos
sandalye fırlatma kumandası
(Havacılık) armrest controls
taarruz altında fırlatma
(Askeri) launch under attack
uzaya fırlatma
blast-off
uçak gövdesindeki fırlatma düzeneği
catapult
yerden fırlatma
(Havacılık) ground launch
yukarıya fırlatma
upthrow
التركية - التركية

تعريف firlatma في التركية التركية القاموس.

fırlatma
Kol ve bacağın vücudun orta çizgisinden türlü yönlere, son eklemine kadar hızla ve gergin olarak uzaklaştırılması (açılması)
FIRLATMA
Fırlatma işi
FIRLATMA
Kol ve bacağın vücudun orta çizgisinden türlü yönlere, son eklemine kadar hızla ve gergin olarak uzaklaştırılması
fırlatmak
Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak
fırlatmak
Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak: "Ali Rıza balıkçılara doğru bir taş fırlattı."- S. F. Abasıyanık
firlatma
المفضلات