fiancée

listen to the pronunciation of fiancée
الإنجليزية - التركية
(kız) nişanlı
i., dişil nişanlı
[n] nişanlı
fiancee of accused
(Kanun) sanığın nişanlısı
fiancee
nişanlı

Tom nişanlısı Mary için bir kolye satın aldı. - Tom has bought a necklace for his fiancée, Mary.

Nişanlım bana önceden bildirmeden geldi ve ben mahcup hissettim. - My fiancee arrived without notifying me beforehand, and I felt embarrassed.

fiancee
sözlü
fiancé
[n] nişanlı
fiance
(isim) nişanlı
fiance
(erkek) nişanlı
fiance
sözlü
fiancee
(kız) nişanlı
fiancee
adaklı
fiancé
(erkek) nişanlı
fiance
nişanlı

Nişanlısıyla sık sık konuşur. - She often speaks with her fiancé.

Nişanlısı ona büyük bir yüzük verdi. - Her fiancé gave her a very big ring.

fiancé
i., eril nişanlı
fiancé
nişanlı

Nişanlısıyla sık sık konuşur. - She often speaks with her fiancé.

Kate her zaman nişanlısından aldığı büyük elmas yüzükle hava atar. - Kate always shows off the big diamond ring she got from her fiance.

i am with my fiancée
nişanlım ile beraberim
i am with my fiancée
(isim)şanlım ile beraberim
fiancée
المفضلات