Bazı insanlar Japonya'nın her şeyde 1 numara olduğuna inanıyor.
- Some people believe that Japan is No.1 in everything.
Onun hakkında her şey griydi.
- Everything about him was grey.
Tom'a herşeyin yolunda olduğunu söyle.
- Tell Tom everything's fine.
Maria, 35 yılı aşkın bir süredir arazide istihdam edildiği için, sütçülük hakkında herşeyi bilir.
- Maria knows everything there is to know about dairying, having been employed in the field for over 35 years.
Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
- All those who take up the sword shall perish by the sword.
Onların hepsi lezzetliydi!
- All of it was delicious!
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- One will be judged by one's appearance first of all.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
- If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tepe tamamen karla kaplıydı.
- The hill was all covered with snow.
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
- I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
Tom'a herşeyin yolunda olduğunu söyle.
- Tell Tom everything's fine.
O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi.
- She wanted to marry an all-American man.
Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
- Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti.
- When I woke up, all other passengers had gotten off.
Buradaki tüm ağaçları kesecek misin?
- Are you going to cut down all the trees here?
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
Sıcak suyun tümünü kullanma.
- Don't use all the hot water.
Tom büsbütün o kadar kötü olamaz.
- Tom can't be all that bad.
Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
- All the other languages are easier than Uighur.
Ben senin yaşındayken, Virgil ve diğerlerinin hepsini ezbere bilirdim.
- When I was your age, I knew Virgil and all the others by heart.
Since the company lost its best customer everything has gotten worse.
Thank you for everything you did for us.
I did everything today - washed the dishes, cut the lawn, did the laundry.
Is everything all right?
- Everything all right?
Everything is all right now.
- Everything's all right now.
... and everything. ...
... with a tiny universe where everything was all in one place. ...