engelci

listen to the pronunciation of engelci
التركية - الإنجليزية
hurdler
An athlete who competes in the hurdling event
{i} one who leaps over hurdles
an athlete who runs the hurdles
A hurdler is an athlete who takes part in hurdles races
engel
obstacle

We have managed to overcome the first obstacle. - İlk engelin üstesinden gelmeyi başardık.

He has overcome many obstacles. - O, bir sürü engelin üstesinden geldi.

engel
{i} stay
engel
{i} drawback
engel
{i} interference
engel
{i} let

Don't let relationships interfere with your studies. - İlişkilerin çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.

Don't let me keep you from your work. - Seni işinden engellememe izin verme.

engel
{i} impediment

I don't consider my myopia as an impediment. - Miyopluğumu bir engel olarak görmüyorum.

Leaders are trying to do away with impediments to economic growth. - Liderler, ekonomik büyümenin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

engel
{i} drag
engel
hurdle

The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen. - Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.

One of the greatest hurdles facing middle school students learning English is relative pronouns. - Ortaokul öğrencilerinin İngilizce öğrenirken karşılaştıkları en büyük engellerden biri de bağ zamirleridir.

engel
{i} traverse
engel
barrier

We must work hard to break down social barriers. - Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.

As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers. - Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.

engel
handicap, drawback, hitch; barrier, barricade, obstacle, obstruction, hindrance, bar, impediment, block; hurdle
engel
{i} handicap

Poor sight is a handicap to an athlete. - Zayıf görme bir atlet için bir engeldir.

Handicapped parking is available. - Engelli otopark yeri mevcuttur.

engel
{i} balk

Iran balks at release of American woman. - İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.

engel
{i} snag
engel
prohibit
engel
incumbrance
engel
hold-up
engel
(Kimya) barier
engel
(Meteoroloji) obscuration
engel
(Konuşma Dili) a stumbling block
engel
(Konuşma Dili) the stumbling block
engel
(Ticaret) prevention
engel
liability
engel
embroglio
engel
fetters
engel
impedimentum
engel
hinderance
engel
(Gıda) inhibitor
engel
(Dilbilim) noise

The noise outside his window prevented him from sleeping. - Onun penceresinin dışındaki gürültü onun uyumasını engelledi.

Noises interfered with my studying. - Gürültü çalışmamı engelledi.

engel
stumbling block
engel
hitch
engel
slashing
engel
determent
engel
encumbrance
engel
{i} obstruct

The town water supply was seriously obstructed by heavy rainfalls. - Kasaba su ikmali ağır yağışlar tarafından ciddi şekilde engellendi.

You're obstructing justice. - Adaleti engelliyorsun.

engel
shackle
engel
cramp
engel
obstruction

He was accused of obstruction of justice. - O, adaleti engellemekle suçlanıyordu.

engel
block

Traffic was blocked by a landslide. - Trafik bir heyelan tarafından engellendi.

Facebook is blocked in China. - Facebook, Çin'de engellidir.

engel
hindrance
engel
barricade
engel
curb
engel
stop

I tried to stop Tom from hurting Mary. - Tom'un Mary'yi incitmesini engellemeye çalıştım.

I came here to stop Tom from doing something stupid. - Buraya Tom'un aptalca bir şey yapmasını engellemeye geldim.

engel
hopple
engel
objection
engel
bar

They barred journalists from reporting on the elections. - Onlar gazetecileri seçimlerle ilgili rapor vermekten engelledi.

The dog kept barking at me at the gate and kept me from coming in. - Köpek bana kapıda havlamayı sürdürdü ve içeri girmemi engelledi.

engel
hinders
engel
holdback
engel
{i} entanglement
engel
stand in the way
engel
check
engel
countercheck
engel
baulk
engel
sports hurdle
engel
obstacle, obstruction, hindrance, impediment, blockage; difficulty, drawback; handicap
engel
counterwork
engel
fence
engel
difficulty
engel
crimp
engel
discouragement
engel
(yarış) stick
engel
clog
engel
barrage
engel
barrier, barricade
engel
disincentive
engel
dam
engel
{i} tie
engel
{i} rub
engel
{i} shackles
engel
trammel
engel
encumber
engel
morass
engel
roadblock
engel
logjam
engel
hobble
engel
{i} supersedeas
engel
{i} retardation
engel
hangup
engel
{i} restraint
engel
entangle
التركية - التركية

تعريف engelci في التركية التركية القاموس.

Engel
hail
ENGEL
(Osmanlı Dönemi) Sözü sohbeti çekilmeyen kaba kimse
ENGEL
(Osmanlı Dönemi) f. İlik, düğme
Engel
paçariş
Engel
beis
Engel
mizar
Engel
mahzur
Engel
ket
Engel
duvar
Engel
mania
Engel
güçlük
Engel
muzu
Engel
köstek
Engel
mani
Engel
key
engel
Uskumru ailesinden küçük balık
engel
Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken, çerçeve ile tabandan kurulu tahta düzenek
engel
Uskumru familyasından küçük bir balık
engel
Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken, çerçeve ile tabandan kurulu tahta düzen
engel
Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, mânia
engel
Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, mania: "Bürokratik engelleri ortadan kaldıracak bir formül aradık ve bulduk."- H. Taner
engel
(Osmanlı Dönemi) mâni
engelci
المفضلات