Rahatsız edilmeden bir gün geçirebilecek miyim?
- Werde ich einmal einen Tag ungestört verbringen können?
Bir kere hiç gibidir, iki kere onlarcasıdır.
- Einmal ist wie nichts, zweimal wie zehn.
Tom köpeğini günde en az bir kere gezdirir.
- Tom geht mindestens einmal am Tag mit seinem Hund spazieren.
Haftada bir kez yüzmeye gidiyorum.
- Ich gehe einmal in der Woche schwimmen.
Bir kez başladım mı, hiçbir şey beni durduramaz.
- Wenn ich einmal angefangen habe, kann mich nichts mehr aufhalten.
Bir keresinde bir panda gördüm.
- I have seen a panda once.
Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
- Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.
Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz.
- He doesn't behave himself once he's drunk.
How many books can I take out at one time?
- Wie viele Bücher kann ich auf einmal mitnehmen?
I have been to Kyoto one time.
- Ich war einmal in Kyōto.
I'd like to meet Tom sometime.
- Ich möchte Tom irgendwann einmal kennenlernen.
We'll visit you sometime.
- Wir werden euch irgendwann einmal besuchen.