Hoşuna gitsin ya da gitmesin, her durumda erken ayrılmak zorundasın.
- In any case, you have to leave early, whether you like it or not.
O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.
- I was about to leave my house when she rang me up.
Dışarı çıkmadan önce kapıyı kilitlemeden bırakmak onun dikkatsizliğiydi.
- It was careless of her to leave the door unlocked when she went out.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
O az önce izinli gitti.
- He's just gone on leave.
Şimdi gitmemize izin verir misin?
- Will you permit us to leave now?
Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim.
- I chose to leave instead of staying behind.
Daha uzun süre kalmak istiyorum ama gitmek zorundayım.
- I'd like stay longer, but I have to leave.
Ben yola çıkmak için hazır değildim.
- I wasn't ready to leave.
Hemen yola çıkmak zorundayız.
- We have to leave at once.
Vedalaşmadan gitmek istemedim.
- I didn't want to leave without saying goodbye.
Vedalaşmadan gitmek istediğine emin misin?
- Are you sure you want to leave without saying goodbye?