Tom gözden kaybolmak istiyor.
- Tom wants to disappear.
Ortadan kaybolmak istedim.
- I wanted to disappear.
Zorla ortadan kaybolmak insanlığa karşı bir suçtur.
- Forced disappearance is a crime against humanity.
Ortadan kaybolmak zorundasın.
- You have to disappear.
Ben her şeyi ve herkesi unutmak, kaybolmak ve terk etmek istiyorum.
- I want to leave, disappear, forget everything and everyone.
Tren gözden kayboldu.
- The train disappeared from view.
Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.
- The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
Kar yakında kaybolacak.
- The snow will soon disappear.
Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
- To my amazement, it disappeared in an instant.
O grup insanlar neredeyse yok oldular.
- That group of people almost disappeared.
Küçük aile çiftlikleri yok oluyorlardı.
- Small family farms were disappearing.
Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.
- The fog began to disappear around ten o'clock.
Eski gelenekler kaybolmaya devam ediyor.
- Old customs keep disappearing.
Pasifik'teki düşük rakımlı bazı ada ülkelerinin, deniz seviyesinin küresel ısınma sonucu yükselmesiyle yok olmasından korkuluyor.
- It's feared that some low-lying Pacific Island nations will disappear as seas rise as a result of global warming.
Onlar seni bulmadan önce, yok olmalısın.
- You need to disappear before they find you.
In 1866 Colonel J. F. Meline noted that the rebozo had almost disappeared in Santa Fe and that hoop skirts, on sale in the stores, were being widely used.
... entities that disappeared into ancient swamps ...
... from stage IV cancers that disappeared. ...