diken

listen to the pronunciation of diken
التركية - الإنجليزية
thorn

There is no rose without thorns. - Dikenleri olmayan bir gül yoktur.

Time withers the roses, but wears down the thorns. - Zaman gülleri soldurur, fakat dikenleri kırar.

spine

The terrible scene sent shivers down his spine. - Korkunç sahne onun tüylerini diken diken etti.

Do you know why cacti have spines? - Neden kaktüslerin dikenleri olduğunu biliyor musun?

barb

Tom crawled under barbed wire. - Tom dikenli tel altında süründü.

The building is surrounded by a barbed wire fence. - Bina dikenli tel çitle çevrilmiş.

(Tıp) spina
hawthorn
prick

Emilien wants to eat fried prickly pears. - Emilien kızarmış dikenli incir yemek istiyor.

There's no plant more prickly than a thistle. - Devedikenden daha dikenli bir bitki yoktur.

spicule
thorny plant
thorn, pricker; barb; spine
spine, quill
prickle
brier
trichome
thornbush
thorny plant, thornbush
prickle, thorn; spine
(hayvan) quill
briar
pricker
stinger
erector
awn
chaeta
diken üstünde
(deyim) on a knife-edge
diken üstünde
(deyim) keyed up
diken üstünde olmak
be on pins and needles
diken üstünde olmak
(deyim) like a cat on hot bricks
diken üstünde oturmak
be on tenterhooks
diken şeklinde
thorny
diken üzümü
(Botanik, Bitkibilim) Barberry [Berberis vulgaris and other species.]
diken altı
(Anatomi) infraspinous
diken batması
prick
diken batırmak
prick
diken diken
hirsute
diken diken
standing on end
diken diken
erect
diken diken olmak
(saç) bristle
diken diken olmuş deri
goose flesh
diken gibi
thorny
diken gibi
thistly
diken gibi
needly
diken gibi
spicular
diken kanatlı
spur winged
diken kanatlı kız kuşu
(Hayvan Bilim, Zooloji) vanellus spinosus
diken tüylü devekuşları
(Hayvan Bilim, Zooloji) casuariiformes
diken üstü kası
(Anatomi) supraspinal muscle
diken üstünde
on a knife edge
diken üstünde
on tenterhooks
diken üstünde
jumpy
diken üstünde olmak
be on thorns
diken üstünde olmak
sit on pins and needles
diken üstünde olmak
be on tenterhooks
diken üstünde olmak
be like a cat on hot bricks
diken üstünde oturmak
to be on tender hooks
diken üstünde oturmak
sit on thorns
diken üstünde oturmak/olmak
to be on tenterhooks
diken üstünde tutmak
keep someone on the hop
diken üstünde tutmak
keep smb. on tenterhooks
diken üzümü
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: Berberidaceae) [syn.: diken üzümü, kadıntuzluğu, amberbaris] common barberry
diken üzümü
barberry
batmak (deriye batan diken vb)
prick
beyaz diken
(Botanik, Bitkibilim) haw
beyaz diken
(Botanik, Bitkibilim) hawthorn
giysi biçip diken kimse
tailor
diken diken
bristly
diken üstünde
ill at ease
dikenler
thorns

Beautiful flowers have thorns. - Güzel çiçeklerin dikenleri vardır.

Time withers the roses, but wears down the thorns. - Zaman gülleri soldurur, fakat dikenleri kırar.

beyaz diken
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: gülgiller,verdiye) [syn.: beyaz diken, akdiken, alıç, edren, geviş] hawthorn, haw
diken üstünde
on pins and needles
kaba diken
Christ's thorn
sarı diken
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: papatyagiller,bileşikgiller,mürekkebe) golden thistle, Spanish oyster plant
tüyleri diken diken olma
horripilation
tüyleri diken diken olmak
to get goose bumps, get goose pimples, get gooseflesh; (for one's hair) to stand on end. (üzerine)
tüyleri diken diken olmak
(hair) to stand on end, to get goose bumps
tüylerim diken diken oldu
my hair stood on end
tüylerim diken diken oldu
I have goose bumps
tüylerini diken diken etmek
to give sb the willies
التركية - التركية
Sedat Simavi tarafından istanbul'da yayımlanan haftalık mizah dergisi
Dikeni çok olan bitki
Niş
Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu gibi bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntılardan her biri
Reşat Nuri,Yusuf Ziya,ömer Seyfettin,Selahattin Enis gibi yazarların sürekli yazı yazdıkları,istanbul'da yayımlanan bir mizah dergisi
(Osmanlı Dönemi) NİŞ
har
dıraga
(Osmanlı Dönemi) VAHİR
çaltı
magol
mağol
(Osmanlı Dönemi) ŞEVK
diken diken
Dikeni bol
diken diken
Dik duruma gelmiş, dikleşmiş
diken dutu
Böğürtlen
diken
المفضلات