deliğe

listen to the pronunciation of deliğe
التركية - الإنجليزية
oblong hole
delik
hole

The sudden increase of ultraviolet rays made the researchers believe in the existence of ozone holes. - Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı.

You burnt a hole in my coat with your cigarette. - Sigaranla ceketimde bir delik açtın.

deliğe girmek
hole up
deliğe girmek
hole

I just want to crawl into a hole and never come out. - Sadece bir deliğe girmek ve asla çıkmak istemiyorum.

deliğe girmek
to go to jail, to land in prison
deliğe sokmak
hole out
deliğe sokmak
(bilardo) pocket
deliğe sokmak
hole
deliğe tıkmak
to put into jail, to clap sb in/into jail
deliğe yuvarlanmak
(bilardo) dribble
delik
hollow
delik
vent
delik
bore
delik
orifice
delik
hole, opening, orifice, outlet, aperture, slot, rent; jail, jug, clink, the cooler, the can" " tutukevi; bored, pierced
delik
{i} prison

The prisoner dug a hole under the prison wall. - Mahkûm cezaevi duvarının altında bir delik açtı.

delik
{i} port
delik
{i} stir
delik
prick
delik
blowout
delik
(Gıda) pinhole
delik
break-through
delik
(Arılık) spiracle
delik
nozzle
delik
leaky
delik
venthole
delik
clink
delik
drill
delik
outlet
delik
rent
delik
slot
delik
eyelet
delik
aperture
delik
eye

Tom has a pierced eyebrow. - Tom'un delikli bir kaşı var.

delik
perforation
delik
nutcase
delik
mortise
delik
in the hole
bilardo topunu deliğe sokmak
pot
bu deliğe yama yapabilir misiniz
Can you patch this hole
delik
mortice
delik
hole, opening, orifice
delik
opening
delik
bored, pierced, drilled, perforated
delik
slang prison, jail, jug, clink, cooler, lockup
delik
punctured
delik
vent hole
delik
(sivri uçla) prick
delik
ventage
delik
cavity
delik
(Anatomi) foramen
delik
den

Black holes are very dense. - Kara delikler çok yoğundur.

delik
os
delik
eyehole
delik
plughole
delik
puncture
delik
(Tekstil) snag
fare deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış
(Konuşma Dili) 1. He has taken on some new responsibilities and he can't handle what he already has. 2. He himself was unwelcome, and then he brought a friend along
sıçan deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış
(Konuşma Dili) 1. He himself is unwelcome, and then he ups and brings along a friend. 2. He can't do the job he has in hand, and now he's taken on another job. 3. He's taken somebody under his wing, even though he himself is someone else's dependent
topu deliğe sokan vuruş
hazard
التركية - التركية

تعريف deliğe في التركية التركية القاموس.

DELİK
(Osmanlı Dönemi) Rüzgârın yerden savurup tozuttuğu toprak
DELİK
(Osmanlı Dönemi) Hurma ve yağdan yapılan bir yemek
DELİK
(Osmanlı Dönemi) Oğmaç aşı
Delik
(Hukuk) FETHA
Delik
nukbe
Delik
murş
Delik
sakb
delik
Ceza evi
delik
Delinmiş: "Hangi evden istedilerse gittim, dama çıktım, akan delik kiremidi buldum, yerine sağlam kiremit koydum."- H. S. Tanrıöver
delik
Dar, küçük çukur: "Küçük çocuk, kulübenin kenarına yığılmış taşlardan yukarıda bir deliğe sıkışmıştı."- S. F. Abasıyanık
delik
Dar, küçük açıklık
delik
Delinmiş
delik
Küçük hayvan yuvası
delik
Dar, küçük açıklık; dar, küçük çukur
deliğe
المفضلات