Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.
 - People living in this area are dying because of the lack of water.
Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
 - There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
Sepet dokuma ölen bir sanattır.
 - Basket weaving is a dying art.
Açlıktan ölen fakir çocukların halini düşünmüyorlar mı?
 - Don't they think about the poor children who are dying of hunger?
Ölmekte olan hastanın ailesi ne olacak?
 - What about the family of the dying patient?
Tom ölmekten korkuyor.
 - Tom is afraid of dying.
Tom'un ölmesiyle ilgili bir önsezim vardı.
 - I had a premonition of Tom dying.
Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
 - Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
Ya hayata tutun ya da ölüme teslim ol.
 - Get busy living or get busy dying.
Ölümden korkmuyorum ama ölmekten korkuyorum.
 - I do not fear death, but dying.