It's evident that human behaviour is more dangerous for the environment than radiation.
- Apaçık ortadadır ki, insan davranışları çevre için radyasyondan daha tehlikelidir.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
Tom decided to stop drinking and reform his behavior.
- Tom içmeyi bırakmaya ve davranışını değiştirmeye karar verdi.
I was ashamed of my behavior.
- Ben davranışımdan utandım.
He is ashamed of his son's conduct.
- Oğlunun davranışından utanıyor.
I am ashamed of my son's conduct.
- Oğlumun davranışından utanıyorum.
His manners are not those of a gentleman.
- Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
Dennis doesn't have rough manners.
- Dennis'in kaba davranışları yoktur.
I like Tom's attitude.
- Tom'un davranışını beğenirim.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
That was a very kind act.
- Bu çok nazik bir davranıştı.
He appears brave, but it's just an act.
- O cesur görünüyor fakat o sadece bir davranış.
I'm not accustomed to such treatment.
- Böyle bir davranışa alışık değilim.
She gave her reporters social deportment tips.
- O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.
Behaviour is the highest form of preaching.
- Davranış vaazın en yüksek biçimidir.
We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
- Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
Her actions disturb me.
- Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
There have been a lot of complaints about the way Tom behaves.
- Tom'un davranış şekli ile ilgili çok sayıda şikâyetler olmuştur.
His warm way with people had made him hugely popular.
- Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
Bad thoughts lead to bad deeds.
- Kötü düşünceler kötü davranışlara yol açar.
Many people cannot understand the way hackers behave.
- Birçok kişi bilgisayar korsanlarının davranış tavrını anlayamıyor.
The way Tom behaves infuriates me.
- Tom davranış şekli beni öfkelendiriyor.