davaları

listen to the pronunciation of davaları
التركية - الإنجليزية

تعريف davaları في التركية الإنجليزية القاموس.

dava
lawsuit

Do you feel that this lawsuit is frivolous? - Bu davanın anlamsız olduğunu hissediyor musun?

Dan maintained his innocence all along the lawsuit. - Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu.

dava
claim
dava
process
dava
{i} trial

Tom's trial resumes Monday. - Tom'un davası Pazartesi günü devam ediyor.

Who is the plaintiff in this trial? - Bu duruşmada davacı kim?

dava
cause

He contributed nothing to the cause. - O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.

Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause. - Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.

dava
prosecution
dava
plea

The defendant will please rise. - Davalı lütfen ayağa kalkın.

dava
instance
dava
litigate

There's nothing worse for children than litigated custody. - Çocuklar için velayet davasından daha kötü bir şey yoktur.

dava
(Kanun,Politika, Siyaset) proceedings
dava
(Kanun) lis
dava
(Kanun) clamor
dava
(Ticaret) courtcase
dava
(Ticaret) accusation
dava
(Ticaret) tare
dava
(Kanun) proceeding

At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding. - Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.

dava
(Kanun) dispute
dava
suit

I brought a suit against the doctor. - Doktora bir dava açtım.

She filed a suit for divorce against him. - Ona karşı bir boşanma davası açtı.

dava
pleading
dava
litigation

Other factors of importance, which make litigation of large corporations more difficult, are the size and complexity of their activities. - Büyük şirketleri dava etmeyi zorlaştıran diğer önemli etkenler de faaliyetlerinin boyutları ve karmaşıklığıdır.

dava
plaint

Who is the plaintiff in this trial? - Bu duruşmada davacı kim?

I am the plaintiff in that trial. - O duruşmada davacı benim.

dava
case

He brought out the truth of the murder case. - O, cinayet davası ilgili gerçeği ortaya çıkardı.

I am really in the dark on this case. - Bu dava ile ilgili gerçekten bilgim yok.

dava
court cases
dava
law trial
dava
case; trial
dava
1.suit, lawsuit, action
dava
proposition, thesis
dava
question, matter
dava
cause, purpose or movement which is given militant support
dava
law

The lawsuit remains undecided. - Dava karar verilmeden kalır.

A more experienced lawyer would have dealt with the case in a different way. - Daha deneyimli bir avukat, dava ile farklı bir şekilde ilgilenirdi.

dava
claim, assertion, allegation, point at issue
dava
slang sweetheart, love. (aleyhine)
dava
action

The actions she took were too careless, and she was left defenseless. - Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.

dava
(Matematik) theorem
dava
(Hukuk) action, proceedings, case, prosection
dava
(Matematik) problem
dava
suit, lawsuit, action, process; trial; claim, assertion; thesis; problem, question, matter
evlilik davaları
(Kanun) matrimonial causes
hazine davaları
(Politika, Siyaset) crown proceedings
patent davaları
patent suits
التركية - التركية

تعريف davaları في التركية التركية القاموس.

dava
sav
Dava
(Osmanlı Dönemi) DÂİYE
Dava
aranç
Dâva
(Osmanlı Dönemi) NIHLE
dava
Sorun
dava
Sorun: "O kırkyıllık davada beyhude akıntıya kürek çekmişiz."- Y. K. Beyatlı. Ülkü: "Ankara'nın bırakılışını Türkiye'nin ve davanın bırakılışı sayanlar vardı."- T. Buğra
dava
Ülkü
dava
Hukuki korunmanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurma. İleri sürülerek savunulan düşünce, çözümlenmesi gerekli olan konu, sav: "Erkekler davalarını hanımlar kadar hararetle müdafaa edememişlerdir."- H. C. Yalçın
dava
Sevgili
dava
İleri sürülerek savunulan düşünce, çözümlenmesi gerekli olan konu, sav
dava
çözümlenmesi gerekli olan konu
dava
Hukukî korunmanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurma
dâvâ
(Osmanlı Dönemi) tâkip edilen fikir, iddia
الإنجليزية - التركية

تعريف davaları في الإنجليزية التركية القاموس.

dava
trial
davaları
المفضلات