O cesur şeyler söylüyor.
- He says daring things.
Leyla'nın cesur planı işe yaradı.
- Layla's daring plan worked.
Güvenli bir mesafeden cesur olmak kolaydır.
- It is easy to be brave from a safe distance.
Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
- The force held out bravely against their enemy's attacks.
Tom cesur ve yiğittir.
- Tom is brave and courageous.
Tom'u Mary'yi öpmesi için cesaretlendirdim.
- I dared Tom to kiss Mary.
Tom onu yapmam için cesaretlendirdi.
- Tom dared me to do it.
O, şöhrete kavuşmaya cesaret edemiyor.
- He doesn't dare to reach for fame.
Tom, Bayan White'a gerçeği söylemeye cesaret edemedi.
- Tom dares not tell Mrs. White the truth.
Eski insanlar kahramanlık hikayelerini anlatmaktan hoşlanmışlar.
- Ancient people liked to tell stories of bravery.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
- This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
The cocky rascal kept accepting his mates' crazy dares.