dağınık

listen to the pronunciation of dağınık
التركية - الإنجليزية
dispersed
messy

Tom walked into his messy apartment. - Tom dağınık dairesine gitti.

Tom, the guy I'm sharing a room with, is messy. - Tom, onunla bir odayı paylaştığım adam, dağınık.

untidy

Do you think Tom is untidy? - Tom'un dağınık olduğunu düşünüyor musun?

Tom's desk was so untidy that the cleaner refused to clean the room. - Tom'un masası o kadar dağınıktı ki, temizlikçi odayı temizlemeyi reddetti.

scattered
disorderly
scruffy

Tom is scruffy, isn't he? - Tom dağınık, değil mi?

straggling
ragged

The buildings look pretty ragged now, but they still have charm. - Binalar artık oldukça dağınık görünüyor fakat hala cazibeleri var.

diffuse

She gave a diffuse answer. - O dağınık bir cevap verdi.

sick
scattered, dispersed; untidy, disorderly, tatty; messy; sloppy, slovenly; (saç) unkempt, dishevelled, disheveled; disconnected
(city, town) which is made up of widely scattered neighborhoods
disorganized

Tom seems disorganized. - Tom dağınık görünüyor.

Tom seems to be disorganized. - Tom dağınık gibi görünüyor.

out of trim
wild
bedraggled
unkempt

I hope nobody minds my being straggly and unkempt at five in the morning. - Sabah saatin beşinde dağınık ve bakımsız olmamı umarım kimse önemsemez.

confused (state of mind)
straggly

I hope nobody minds my being straggly and unkempt at five in the morning. - Sabah saatin beşinde dağınık ve bakımsız olmamı umarım kimse önemsemez.

untidy, messy (thing, person); (something) which is in a state of disarray
scattered; dispersed
desultory
slovenly
disperse
sloppy
promiscuous
distributed
windswept
disconnected
scrubby
slipshod
tatty
haphazard
diffusely
sporadic
mussy
loose
dishevelled
frowsy
dağınık düzen
(Askeri) extended formation
dağınık bırakmak
litter up
dağınık düzen
extended order
dağınık düzen
mil . extended order, extended formation
dağınık düzen eğitimi
(Askeri) combat drill
dağınık düzen eğitimi
(Askeri) extended order drill
dağınık faz
dispersed phase
dağınık indüktans
distributed inductance
dağınık olarak
dispersedly
dağınık olmak
straggle
dağınık radyasyon
stray radiation
dağınık sabit
distributed constant
dağınık sargı
distributed winding
dağınık saçlı genç kız
flapper
dağınık yansıma
diffuse reflection
dağınık yerleşim
(Hukuk) dispersed settlement
dağınık yetişen bitki
straggler
dağınık yük
distributed load
dağınık ışık
diffused light
dağınık ışık cin
borderlight
dağınık ışınım
stray radiation
beyini dağınık
scatter-brained
saçı başı dağınık
blowzy
التركية - التركية
Geniş bir alana yayılmış olan
Düzensiz, düzenli olmayan, tertipsiz
Bir arada olmayan, birbiriyle bağlantısı olmayan
Düşüncelerini toparlayamayan
Düzensiz, düzenli olmayan, tertipsiz: "Bağırarak konuşmaktan hoşlanmaz, dağınık kıyafetle, kocasına bile görünmez bir kadın."- M. Ş. Esendal
Düzeni bozuk, karışık
Düzeni bozuk, karışık: "Kadın yatağın içinde saçları dağınık, dimdik oturuyordu."- P. Safa
(Osmanlı Dönemi) PAŞ PAŞ
dağınık gözenek
Ağaç başkesitindeki gözeneklerin dengeli düzende dağılım gösterme durumu
dağınık ışık
Bir sahnenin genel olarak aydınlanmasını sağlayan veya sahnenin aydınlanma derecesini artırmakta kullanılan ışık
dağınık
المفضلات