The opening statement went smoothly.
 - Açılış konuşması düzgünce gitti.
I think that will go smoothly.
 - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.
Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
 - Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
Try to write in plain English.
 - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
I want to go straight.
 - Ben düz gitmek istiyorum.
Also Felicja has blonde straight hair.
 - Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
She got a flat tire on her way home.
 - O eve giderken düz bir lastik aldı.
Its surface was as flat as a mirror.
 - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
Tom organized the event.
 - Tom etkinliği düzenledi.
Tom has been calling me regularly every evening.
 - Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
There is no regular boat service to the island.
 - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
 - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
You must put these mistakes right.
 - Bu hataları düzeltmelisin.
Cheer up! Everything will soon be all right.
 - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.
Her acting is on the level of a professional.
 - Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
 - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Go straight on, and you will find the store.
 - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
She lives on another plane of existence.
 - O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
 - Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
The toilet doesn't flush properly.
 - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
 - Düz bir sıra oluşturun.
Where are the plates arranged?
 - Plakalar nerede düzenlenmiş?
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
 - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.