ciddiyet

listen to the pronunciation of ciddiyet
التركية - الإنجليزية
{i} seriousness

Tom soon realized the seriousness of his error. - Tom yakında hatasının ciddiyetini fark etti.

I am well aware of the seriousness of the situation. - Durumun ciddiyetinin farkındayım.

severity

He erred on the side of severity. - O, ciddiyet tarafında yayıldı.

solemnity
austerity
dignity
demureness
seriousness, gravity, solemnity
staidness; starch
sedateness
devoutness
earnestness
momentousness
sobriety
gravity

Tom wasn't aware of the gravity of the situation. - Tom durumun ciddiyetinin farkında değildi.

earnest

She looked for her ring earnestly. - Ciddiyetle yüzüğünü aradı.

{i} starch
{i} staidness
ciddiyet kazanmak
become serious
التركية - التركية
Ciddilik, ağırbaşlılık: "Öğretmeni buluyor, sesine sahte bir ciddiyet vererek soruyordu."- Ç. Altan
Ciddilik, ağırbaşlılık
CİDDİYET
(Osmanlı Dönemi) Ehemmiyet.(Ahlâk-ı âliyeyi ve yüksek huyları hakikata yapıştıran ve o ahlâkı daima yaşattıran, ciddiyet ile sıdktır. Eğer sıdk kalkıp araya kizb girerse, rüzgârlara oyuncak olan yapraklar gibi, o adam da insanlara oyuncak olur. İ.İ.)
CİDDİYET
(Osmanlı Dönemi) Ciddîlik
CİDDİYET
(Osmanlı Dönemi) Ağırbaşlılık, sakin hâllilik
ciddiyet
المفضلات