Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
Bizi büyüleyen onun macera hikayesiydi.
- It was his story of adventure that charmed us all.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
- Paris has a great charm for Japanese girls.
Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
Tom etkilenmiş görünüyor.
- Tom sounds impressed.
Tom etkilenmiş görünmüyor.
- Tom doesn't look impressed.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Bugün çok çekici görünüyorsun.
- You look very charming today.
Joan kız kardeşi kadar çekici.
- Joan is as charming as her sister.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
Kate kız kardeşi kadar büyüleyici.
- Kate is as charming as her sister.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
- Tom keeps a rabbit's foot as a good-luck charm.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
- Tom keeps an eagle feather as a good-luck charm.
You are very gracious, I am charmed by your personality.
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.