O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.
- He works hard so that he can study abroad.
Tom'a yardım edebilmek için her şeyi yapıyorum.
- I'm doing everything I can to help Tom.
Taşıyabildiğin kadar çok kutu getir.
- Bring as many boxes as you can carry.
O, caddedeki teneke kutuları topladı.
- He picked up cans in the street.
Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor.
- I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.
Teneke kutuyu açacak bir şeyim yok.
- I have nothing to open the can with.
Tom teneke kutuların birini aldı, onu açtı ve bir yudum aldı.
- Tom picked up one of the cans, opened it, and took a sip.
Kefalete gücü yetmediği için Tom hapishanede mahsur kaldı.
- Tom is stuck in jail because he can't afford bail.
Şarkıcıyı hapishaneye koyabilirsin, ama şarkıyı değil.
- You can cage the singer but not the song.
Her kovanda sadece bir kraliçe olabilir.
- In each beehive there can only be one queen.
Ken'i kovamıyorum. O iyi bir işçi.
- I cannot fire Ken. He's a good worker.
Tom, teneke düdüğü çok iyi çalamaz.
- Tom can't play the tin whistle very well.
Dün çöp tenekesinden yemek yiyen bir adam gördüm.
- I saw a man yesterday eating from a garbage can.
Benzin bidonlarımızdan biri kayıp.
- One of our gas cans is missing.
Tom benzin bidonunu aldı ve arabasının arkasına doğru yürümeye başladı.
- Tom picked up the can of gasoline and started walking back to his car.
Yeni konserve açacağım eskisinden daha sağlam, böylece umarım bezelyelerime kavuşmak artık 2 dakikamı almayacak.
- My new can opener is sturdier than the old one, so hopefully it won't take 2 minutes to get at my beans anymore.
Toptan konserve ürünler alırım.
- I buy canned goods in bulk.
Kredini bir yılda kapatabilir misin?
- Can you pay off your loans in a year?
Gözlerin kapalı yürüyebiliyor musun?
- Can you walk with your eyes closed?
ABD, Kanada ile komşudur.
- The United States borders Canada.
Porto Rikolular ABD vatandaşıdırlar ama federal seçimlerde oy kullanamazlar.
- Puerto Ricans are U.S. citizens but cannot vote in federal elections.
Tom'u kovmaktan daha iyi bir şey istemiyorum ama bunu yapamıyorum.
- I'd like nothing better than to fire Tom, but I can't do that.
Elmalı pasta yapabilmem için birkaç elmaya ihtiyacım var.
- I need some apples so I can make an apple pie.
O, bir kitaplık yapabilmesi için biraz kereste satın alıyor.
- He is buying some wood so that he can make a bookcase.
Can I use your pen?.
He canned the whole project because he thought it would fail.
The boss canned him for speaking out.
Can you remember your fifth birthday?.
They spent August canning fruit and vegetables.
Can your gob.
So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
The spirit of Satan reawakens.
- İblisin ruhu yeniden canlanıyor.
Dad. Yes, darling. I think that Mom... I think that Mom is having an affair.
- Baba. Evet canım. Sanırım annem ... Sanırım annemin bir ilişkisi var.
Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
- Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
I'll take you wherever you want to go and buy you whatever your heart desires.
- Gitmek istediğin her yere seni götüreceğim ve canının istediği her şeyi sana alacağım.
Dan's heart stopped but doctors managed to revive him.
- Dan'in kalbi durdu ama doktorlar onu canlandırmayı başardılar.
A building, before it can be constructed, has to be visualized hundreds of times in the mind of an architect.
- Bir yapının inşa edilebilmesinden önce mimarın zihninde yüzlerce kez canlandırılması gerekir.
Tom didn't expect Mary to be so friendly.
- Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
Hello, my dear, I made two pictures in photoshop and I want your opinion on them.
- Merhaba, canım, fotoşopta iki resim yaptım ve onlar hakkında fikrini istiyorum.
Hello, my dear, I made two pictures and I want your opinion on them.
- Merhaba canım, ben iki resim yaptım ve ben onlar hakkında fikrini istiyorum.
He put all his heart and soul into it.
- O canı gönülden yaptı.
They are longing for city life.
- Onlar şehir hayatına can atıyorlar.
He saved the child at the risk of his own life.
- Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.