bulutsuz

listen to the pronunciation of bulutsuz
التركية - الإنجليزية
cloudless
unclouded
clear

On a clear day, you can see Mt. Fuji. - Bulutsuz bir günde Fuji dağını görebilirsiniz.

Look at the clear sky. - Bulutsuz gökyüzüne bak.

azure
Bulut
(isim) Cloud

A cloud of hornets set at the children. - Bir eşekarısı bulutu çocuklara doğru yöneldi.

The sky has gradually clouded over. - Gökyüzü yavaş yavaş bulutlandı.

bulutsuz gökyüzü
hyaline
bulutsuz olarak
cloudlessly
bulut
nebule
bulut
(tüy şeklinde) plume
bulut
slang dead drunk
bulut
white puffy collection of water in the sky
bulut
overcast

It's been overcast for the past few days. - Geçtiğimiz birkaç gün boyunca hava bulutluydu.

All of a sudden the sky became overcast. - Gökyüzü aniden bulutlandı.

التركية - التركية
Bulutu bulunmayan, açık, berrak: "Burası seması bulutsuz, güneşi berrak bir yeşil saha idi."- H. C. Yalçın
Bulutu bulunmayan, açık, berrak
Bulut
(Osmanlı Dönemi) TAHMİRE
Bulut
(Osmanlı Dönemi) TAHLEE
Bulut
(Osmanlı Dönemi) YA'BUB
Bulut
(Osmanlı Dönemi) TAHA
Bulut
(Osmanlı Dönemi) SEFİYY
Bulut
(Osmanlı Dönemi) GAYM
Bulut
(Osmanlı Dönemi) SÜDD
Bulut
(Osmanlı Dönemi) ACAC
Bulut
sehab
Bulut
ebr
bulut
Keder, endişe
bulut
Herhangi bir şeyden oluşan yoğun yığın
bulut
Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığınlar: "Mavi maviydi gökyüzü / Bulutlar beyaz beyazdı / Boşluğu ve üzüntüsü / İçinde ne garip bir yazdı."- A. H. Tanpınar
bulut
Keder, endişe: "Gazinin şen çehresi üstünden ciddi bir düşüncenin bulutu geçer gibi oldu."- Y. K. Karaosmanoğlu
bulut
Herhangi bir şeyden oluşan yoğun yığın: "Zehirli bir çekirge bulutu gibi oraya üşüşen Avrupalılar..."- Ö. Seyfettin
bulut
Su buharlarının yoğunlaşmasıyla meydana gelen ve gökyüzünde mahiyetine göre farklı yükseklikte bulunan hava kütlesi
bulut
(Osmanlı Dönemi) sehâb
bulutsuz
المفضلات