boşanma

listen to the pronunciation of boşanma
التركية - الإنجليزية
{i} divorce

I will consent to the divorce. - Boşanmayı kabul edeceğim.

For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first. - Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.

split

Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split. - Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.

split up
divorcement
boşanmak
divorce

I heard that Mary wants a divorce. - Mary'nin boşanmak istediğini duydum.

She told him she wanted a divorce. - Ona boşanmak istediğini söyledi.

boşanma ilamı
writ of divorce
boşanma davası
divorce suit
boşanma davası
divorce action
boşanma davası açmak
seek a divorce
boşanma davası açmak
sue for a divorce
boşanma dilekçesi
petition for divorce
boşanma dilekçesi vermek
petition for divorce
boşanma kararı
decree absolute
boşanmak
get divorced

I don't want to get divorced. - Boşanmak istemiyorum.

Tom said he wanted to get divorced. - Tom boşanmak istediğini söyledi.

boşanmak
well up
boşanmak
teem
boşa
for nothing

All my pains went for nothing. - Bütün çabalarım boşa gitti.

boşanmak
burst into tears
boşa
in vain
boşa
all for nothing
boşa
down the drain
boşa
divorce

Tom divorced his first wife more than fifteen years ago. - Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.

He divorced her after years of unhappiness. - O, yıllar süren mutsuzluktan sonra onu boşadı.

boşanmak
(karı ve koca) to get divorced; (hayvan) to break loose; (gözyaşları) to well up
boşanmak
(for tears, blood) to pour out
boşanmak
(for people) to pour out (of a closed place)
boşanmak
obtain a divorce; be loosed; burst into tears
boşanmak
to be divorced (from)
boşanmak
(for a firearm) to be discharged by accident
boşanmak
to burst forth in a torrent of complaint or invective; to pour out one's heart
boşanmak
(for rain) to pour down
boşanmak
to burst forth with tears
boşanmak
to be set loose, be set free, break loose; (for water) to break through its barriers
boşanmak
be loosed
boşanmak
obtain a divorce
boşanmak
(Fiili Deyim ) get unhitched
geçerli sebep gösterilmezse kesinleşen boşanma
decree nisi
التركية - التركية
Eşlerden birinin boşanma ilamı almasıyla evlilik birliğinin son bulması: "Bu üye, vaktiyle Perihan'ın evine sığınıp boşanmasına sebep olan doktor arkadaştı."- H. Taner
Eşlerden birinin boşanma ilâmı almasıyla evlilik birliğinin son bulması
Boşanmak işi
serah
talak
boşanma davası
Eşlerden birinin evlilik birliğine son verecek kararı elde etmek için açtığı dava
boşanma ilamı
Mahkemenin boşanmayı kesin hükme bağladığını belirterek verdiği resmî belge
boşa
Kafkas çingenelerine verilen ad
boşanmak
Çok ağlamak
boşanmak
Birden dışarı çıkmak
boşanmak
Birden ve hızla kurtulmak
boşanmak
Sıyrılmak, kurtulmak
boşanmak
Dertlerini, yakınmalarını anlatmak
boşanmak
Birdenbire ve bol bol akmak: "Bir zamandır kendimi tutamıyorum, gözyaşlarım birden boşanıyor."- E. E. Talu
boşanmak
Karı ve koca mahkeme kararı ile birbirinden ayrılmak: "Ne oldu da kocasından boşandı, sen anladın mı?"- M. Ş. Esendal
boşanmak
Mahkeme kararı ile birbirinden ayrılmak
boşanmak
Sıyrılmak, kurtulmak: "Sabırsız ellerle acele acele üst başından boşandı ve çıplak olarak denize atladı."- Halikarnas Balıkçısı
boşanmak
Başlığından, koşum takımından veya bağından kurtulmak
boşanmak
Kapalı bir yerde bulunan insanlar birden dışarı çıkmak: "Yoksa tımarhane mi boşanmıştı?"- Ö. Seyfettin
boşanmak
Hayvan, başlığından, koşum takımından veya bağından kurtulmak
boşanmak
Dertlerini, yakınmalarını anlatmak. Çok ağlamak: "Gözlerinden yaşlar boşandı birden."- C. Uçuk
boşanmak
Birdenbire ve bol bol akmak
boşanmak
Baskı altında gergin duran bir şey birden ve hızla kurtulmak: "Vecihe, fazla kurulmuş bir zemberek şiddetiyle boşandı."- R. N. Güntekin
boşanma
المفضلات