biriktirme

listen to the pronunciation of biriktirme
التركية - الإنجليزية
storage
saving up
accumulating
collection
hoarding
gathering
saving (up); accumulation; collection
accumulation
biriktirmek
collect

Tom's hobbies include playing chess and collecting stamps. - Tom'un hobileri arasında satranç oynamak ve pul biriktirmek var.

biriktirmek
accumulate
biriktirmek
save

She tried to carry out her plan to save money. - O, para biriktirmek için kendi planını uygulamaya çalıştı.

I am working to save for my college tuition. - Üniversite öğrenimime para biriktirmek için çalışıyorum.

biriktirme ayarları
(Bilgisayar) spool settings
biriktirme barajı
storage dam
biriktirme eğrisi
accumulation curve
biriktirme haddi
(Askeri) retention limit
biriktirme havuzu
storage reservoir
biriktirme klasörü
(Bilgisayar) spool folder
biriktirme rayı
storage track
biriktirme saçı
collector sheet
biriktirme süresi
(Telekom) integration time
biriktirmek
{f} gather
biriktirmek
amass
biriktirmek
to collect (things): Pul biriktiriyor. He collects stamps
biriktirmek
gather up
biriktirmek
put something aside
biriktirmek
save up

He worked hard to save up some money. - O biraz para biriktirmek için çok çalıştı.

She's worked hard to save up money. - Para biriktirmek için sıkı çalıştı.

biriktirmek
garner
biriktirmek
lay-up
biriktirmek
drift
biriktirmek
treasure
biriktirmek
setaside
biriktirmek
cumulate
biriktirmek
pile
biriktirmek
pile up
biriktirmek
get together
biriktirmek
collect in
biriktirmek
hoard
biriktirmek
lay aside
biriktirmek
lay by
biriktirmek
set aside
biriktirmek
store up
biriktirmek
lay in
biriktirmek
lay up
biriktirmek
laid up
biriktirmek
store
birik
accumulation
biriktirmek
to save (up), to put sth aside; to accumulate; to collect; to gather; to amass
biriktirmek
to accumulate; to gather, assemble, collect; to amass
biriktirmek
treasure up
biriktirmek
set apart
biriktirmek
put away
biriktirmek
put aside
biriktirmek
set by
biriktirmek
keep back
biriktirmek
put by
biriktirmek
roll up
biriktirmek
to save (money)
biriktirmek
salt
cevher biriktirme sahası
(Madencilik) ore stock yard
fon biriktirme yöntemi
capital accumulations
yıllık biriktirme
annual storage
التركية - التركية
Biriktirmek işi, tasarruf
(Osmanlı Dönemi) İCMAM
biriktirim
Biriktirmek
yığmak
biriktirmek
Toplayıp yığmak
biriktirmek
Bir şeyi, parayı ölçülü kullanarak artırmak, tasarruf etmek
biriktirmek
Öğrenme, yarar sağlama gibi sebeplerle bazı nesneleri bir araya getirmek, koleksiyon yapmak
biriktirmek
Bir şeyi, parayı ölçülü kullanarak artırmak, tasarruf etmek: "Zehra aldığı bütün paraları biriktiren, iyi kalpli, sessiz bir kızdı."- S. F. Abasıyanık. Öğrenme, yarar sağlama gibi sebeplerle bazı nesneleri bir araya getirmek, koleksiyon yapmak
biriktirme
المفضلات