beyan

listen to the pronunciation of beyan
التركية - الإنجليزية
declaration

A customs declaration is required. - Bir gümrük beyanı gereklidir.

Your customs declaration, please. - Gümrük beyanınız, lütfen.

statement

Try not to make random statements. - Rastgele beyanlarda bulunmamaya çalış.

Do you believe the witness's statement? - Tanığın beyanına inanıyor musunuz?

profession
asseverate
exposition
(Ticaret) testimony
rescript
proclaim

Sami's defense proclaimed his innocence. - Sami'nin savunması onun masumiyetini beyan etti.

public declaration
pronouncement
clarity, clear style
recital
statement, declaration, announcement
the part of rhetorics dealing with comparison and metaphor
asseveration
representation
gram. explanation
declaration, announcement
avowal
beyan etmek
declare
beyan etmek
affirm
beyan etmek
proclaim
beyan doğrulama
(Ticaret) claim sign-off
beyan ederiz
we declare
beyan edilen değer
(Ticaret) declared value
beyan edilen kıymet
(Ticaret) declared value
beyan edilmiş
(Ticaret) declared
beyan edilmiş
avowed
beyan etme
declaration
beyan etme tuşu
(Bilgisayar) submit button
beyan etmeme
(Ticaret) nondisclosure
beyan gerilimi
rated voltage
beyan gerilimi
nominal voltage
beyan günü
(Ticaret) declaration day
beyan olunan
declared
beyan onaylama
(Ticaret) claim sign off
beyan onaylama
(Ticaret) claim sign-off
beyan sahibi
(Ticaret) declarant
beyan sahibi 
(Ticaret) declarant
beyan / bildirim
(Hukuk) statement, declaration
beyan eden
declarative
beyan eden
enunciator
beyan eden kimse
declarant
beyan eden kimse
exponent
beyan eden kimse
declarer
beyan edenler
(Ticaret) declaratives
beyan edenler
(Ticaret) declarers
beyan ederek
enouncing
beyan edilebilir
enunciable
beyan edilebilir
statable
beyan edilebilir
exponible
beyan edilebilir
avowable
beyan edilebilir
expressible
beyan edilen doğrudan geçiş
(Politika, Siyaset) declared transit
beyan edilen ihracat
(Ticaret) declared export
beyan edilen ihtiyatlar
(Ticaret) declared reserves
beyan edilen temettü
(Ticaret) declared dividend
beyan edilen tesis
declared facility
beyan edilen çevre
declared perimeter
beyan edilmemiş
(Ticaret) non-declared
beyan edilmemiş
undeclared
beyan edilmesi zorunlu
certifiable
beyan edilmeyen
undeclared
beyan edilmiş borçlar
(Ticaret) stated liabilities
beyan edilmiş mevki
(Askeri) declared site
beyan edilmiş mevki denetimi
(Askeri) declared site inspection
beyan edilmiş şekilde
assertedly
beyan egzoz dumanı
(Otomotiv) white exhaust smoke
beyan etmeden
warrantless
beyan etmek
asseverate
beyan etmek
avow
beyan etmek
(Hukuk) to declare
beyan etmek
manifest
beyan etmek
predicate
beyan etmek
return
beyan etmek
attest
beyan etmek
to declare, to announce
beyan etmek
to declare, announce
beyan etmek
be declaratory of
beyan mükellefiyeti
(Kanun) obligation to disclose
beyan sistemi
(Ticaret) tax return system
beyan ve ikrar etmek
(Kanun) declare and agree
beyan ve taahhütler
(Ticaret) representations and warranties
beyan yükümlülüğü
(Ticaret) obligation to give notice
beyan etmek
submit
ifade beyan
statement
yalan beyan
false statement
özet beyan
summary declaration
basitleştirilmiş beyan usulü
(Ticaret) simplified procedure
detaylı beyan
(Ticaret) detailed declaration
gümrük beyan formu
(Ticaret) customs declaration form
ayan beyan
clearly, plainly
ayan beyan
very clear
eksik beyan
(Ticaret) underreporting
fikir beyan etmek
to give an opinion
hükümsüzlüğü hukuken beyan edilen işlem
(Hukuk) act declared void
istisnai kıymetle beyan düzenlemek
(Hukuk) issuing a declaration under exceptional value
mazeret beyan etmek
make excuses
mazeret beyan etmek
to make excuses
resmi beyan
solemn declaration
sahte beyan
false pretense
sahte beyan
false pretence
yalan beyan
false pretenses
yalan beyan
fraudulent representation
yalan beyan korkusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) mythophobia
yanlış beyan
false representation
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Söz olsun, iş olsun; vukû' bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alâkası ve münâsebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır
(Osmanlı Dönemi) Edb: Belâgat ilminin hakikat, mecaz, kinâye, teşbih, istiâre gibi bahislerini öğreten kısmı. (Bak: Belâgat)
(Osmanlı Dönemi) Fesahat ve belâgat
(Osmanlı Dönemi) Öğretme
(Osmanlı Dönemi) İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme
(Osmanlı Dönemi) açıklama; izah; anlatma
Söyleme, bildirme
Bir eserde, düşüncelerin, duyguların, hayallerin doğuş ve değerlerini, bunların anlatımında tutulacak yolları konu edinen bir edebiyat bilgisi dalı
beyan etmek
Bildirmek, söylemek, ileri sürmek, anlatmak
bedî-ûl beyân
görülmedik derecedeki güzel söz
AYAN BEYAN
(Hukuk) Apaçık, besbelli, bütün çıplaklığıyla görünen
MARR ÜL BEYAN
(Hukuk) Yukarda beyan edilen
ayan beyan
Besbelli, apaçık, açık seçik bir biçimde
beyan
المفضلات