benzersiz

listen to the pronunciation of benzersiz
التركية - الإنجليزية
unique

In America, my schedule is different and unique nearly every day. - Amerika'da, benim programım hemen hemen her gün farklı ve benzersizdir.

Every website has a unique address. - Her sitenin benzersiz bir adresi vardır.

matchless
incomparable

Man is an example of nature's incomparable patience. - İnsan, doğanın benzersiz sabrına bir örnektir.

(Konuşma Dili) beyond comparison
nonesuch
unparalleled

The young writer won unparalleled success. - Genç yazar benzersiz bir başarı kazandı.

unequalled
inimitable
nonpareil
unexampled
class of one's own
unmatched
unique, matchless, incomparable, unequalled
singular
unsurpassed
unparallel
in a class of one's own
benzersiz bir şekilde
incomparably
benzersiz dizin
(Bilgisayar) unique index
benzersiz kimlik
(Bilgisayar) unique id
benzersiz kimliği
(Bilgisayar) unique id
benzersiz olmak
be unique
benzersiz anahtar
(Bilgisayar) unique key
benzersiz kimse
(deyim) rare bird
benzersiz olmama
nonuniqueness
benzersiz şey
nonpareil
benzersiz şey
unique thing
benzersiz şey
nonsuch
benzersiz şey
nonesuch
التركية - التركية
Benzeri olmayan, eşsiz
Benzeri olmayan, eşsiz: "Zübeyde hanım da her ana gibi, oğlunu eşsiz, benzersiz bir insan görmektedir."- H. Taner
benzersiz
المفضلات