belirsizleş

listen to the pronunciation of belirsizleş
التركية - الإنجليزية
become vague
become indistinct
belirsiz
indefinite

In Esperanto there is no indefinite and only one definite article. - Esperantoda belirsiz artikel yoktur ve sadece bir tane belirli artikel vardır.

Any truth is better than indefinite doubt. - Herhangi bir gerçek, belirsiz bir şüpheden daha iyidir.

belirsiz
uncertain

Tom was uncertain how to react. - Tom'un nasıl tepki göstereceği belirsizdi.

Tom was uncertain what to expect. - Tom'un ne bekleyeceği belirsizdi.

belirsiz
ambiguous

He might say something ambiguous again. - Tekrar belirsiz bir şey söyleyebilir.

He might possibly say something ambiguous again. - Muhtemelen tekrar belirsiz bir şey söyleyebilir.

belirsiz
{s} unclear

Tom's intentions were unclear. - Tom'un niyetleri belirsizdi.

His intentions were unclear. - Onun maksatları belirsizdi.

belirsiz
{s} undetermined

The future of humanity remains undetermined, as it depends on it. - O ona bağlı olduğu için, insanlığın geleceği belirsiz kalır.

belirsiz
{s} vague

Tom gave a vague answer. - Tom belirsiz bir cevap verdi.

He gave a vague answer. - O, belirsiz bir yanıt verdi.

belirsiz
{s} obscure

It's quite obscure what this sentence means. - Bu cümlenin ne anlama geldiği çok belirsiz.

The meaning of this sentence is obscure. - Bu cümlenin anlamı belirsiz.

belirsiz
fuzzy
belirsiz
tentative
belirsiz
{s} indistinct
belirsiz
indeterminate
belirsiz
equivocal
belirsiz
hazy
belirsiz
misty
belirsiz
{s} indefinable
belirsiz
in the balance
belirsiz
unequivocal
belirsiz
(Konuşma Dili) as clear as mud
belirsiz
noncommittal
belirsiz
indecisive
belirsiz
cloudyly
belirsiz
nebulous
belirsiz
dubio
belirsiz
indeterminant
belirsiz
woolly
belirsiz
indistinguished
belirsiz
(deyim) anybody's guess
belirsiz
delphian
belirsiz
nebulated
belirsiz
faint
belirsiz
unapparent
belirsiz
(Dilbilim) ambigious
belirsiz
(Konuşma Dili) in the air

The date of the party is still up in the air. - Partinin tarihi henüz belirsiz.

belirsiz
darksome
belirsiz
inarticulate
belirsiz
touch-and-go
belirsiz
shrouded in mystery

The cause of Tom's death is still shrouded in mystery. - Tom'un ölüm nedeni hâlâ belirsiz.

The origins of these people is shrouded in mystery. - Bu insanların kökenleri belirsizdir.

belirsiz
off-color
belirsiz
murky
belirsiz
neutral
belirsiz
undeterminate
belirsiz
problematical
belirsiz
off-colour
belirsiz
indetermined
belirsiz
clouded
belirsiz
dim
belirsiz
inappreciable
belirsiz
distant
belirsiz
borderline
belirsiz
impalpable
belirsiz
micro
belirsiz
unspecified
belirsiz
up in the air
belirsiz
{s} undefined

An irregular galaxy has an undefined shape and is full of young stars, dust, and gas. - Düzensiz bir galaksi, belirsiz bir şekle sahiptir ve genç yıldızlar, toz ve de gazla doludur.

belirsiz
dubious
belirsiz
unsettled
belirsiz
foggy
belirsiz
dusty
belirsiz
indefinite, indeterminate, uncertain, dim, nebulous, ambiguous, inarticulate
belirsiz
lax
belirsiz
unknown, uncertain, indefinite, undetermined
belirsiz
shadowy

The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins? - Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?

belirsiz
inglorious
belirsiz
cloudy
belirsiz
imperceptible
belirsiz
backhanded
belirsiz
indescribable
belirsiz
cloudily
belirsiz
off color
belirsiz
abstract
belirsiz
off colour
belirsiz
background
belirsiz
{s} precarious
التركية - التركية

تعريف belirsizleş في التركية التركية القاموس.

Belirsiz
müphem
Belirsiz
gayrimuayyen
belirsiz
Bilinmeyen, meçhul
belirsiz
Belirli olmayan, gayrimuayyen: "Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti."- Y. K. Karaosmanoğlu
belirsiz
Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem: "Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz sesi işitti."- P. Safa
belirsiz
Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem
belirsiz
Belirli olmayan, gayrimuayyen
belirsizleş
المفضلات