bedenli

listen to the pronunciation of bedenli
التركية - الإنجليزية
bodied
Having a specified form of body
Having a bodily form; corporeal or incarnate
having a body or a body of a specified kind; often used in combination; "strong-bodied"; "big-bodied"
having a body or a body of a specified kind; often used in combination; "strong-bodied"; "big-bodied" possessing or existing in bodily form; "what seemed corporal melted as breath into the wind"- Shakespeare; "an incarnate spirit"; "`corporate' is an archaic term
{s} having a body
possessing or existing in bodily form; "what seemed corporal melted as breath into the wind"- Shakespeare; "an incarnate spirit"; "`corporate' is an archaic term
Having a body; usually in composition; as, able-bodied
beden
body

Man consists of soul and body. - İnsan ruh ve bedenden oluşur.

The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other. - İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.

beden
flesh

The spirit is willing, but the flesh is weak. - Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.

beden
{i} form

Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air. - Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.

beden
the flesh

The spirit is willing, but the flesh is weak. - Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.

beden
(Tekstil) bodice
beden
taille
beden
frame

He has a heavy frame. - Onun ağır bir bedeni var.

beden
body, the flesh; trunk; (giysi) size
beden
frame; size
beden
trunk; body structure
beden
wall (of a castle)
beden
trunk, principal part
beden
measurement; tabernacle
beden
{i} tabernacle
beden
{i} person
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف bedenli في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

beden
It is probably the wild goat of the Bible
beden
The Abyssinian or Arabian ibex (Capra Nubiana)
التركية - التركية
Bedeni olan
beden
eğin
BEDEN
(Osmanlı Dönemi) (C.: Ebdân) Gövde, vücut, ten.* Vücudun kol, bacak ve baş gibi ayrıca kısımlarından başka diğer merkezi kısmı
BEDEN
(Osmanlı Dönemi) Ağacın dal ve budaktan başka olan kısmı, kütük
BEDEN
(Osmanlı Dönemi) Kale bedeni
Beden
(Osmanlı Dönemi) LEDA
Beden
(Osmanlı Dönemi) KIMME
beden
Vücudun, baş, kol ve bacak dışında kalan bölümü, gövde: "Yemen halkı yaz günlerinde bedenlerini serinletmek için kabuğu kaynatıp içerler."- S. Birsel
beden
Canlı varlıkların maddi bölümü, vücut
beden
Mantara bağlı oltanın ucuna bir fırdöndü vasıtasiyle bağlanan ve kalınlığı, oltanın kalınlığından küçük olan misina
beden
Vücudun, baş, kol ve bacak dışında kalan bölümü, gövde
beden
Kale duvarı
beden
Giysilerde ölçü
beden
Bakır sahan
bedenli
المفضلات