Hiçbir şey yapılmak zorunda değil.
- Nothing has to be done.
Ev ödevim yapılmak için duruyor.
- My homework remains to be done.
Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanım yok.
- I don't have enough time to do everything that needs to be done.
Tom yapılması gerekenleri yapmak için yeterli zamanı olmadığını bilmiyordu.
- Tom didn't know he didn't have enough time to do what had to be done.
İşlerinizi yarım yapılmış bırakmayın.
- Don't leave things half done.
Deneme neredeyse yapılmıştı.
- The trial was all but done.
Tom Mary'nin çok yorgun olduğunu söyledi.
- Tom said Mary is done.
Tom Mary'nin çok yorgun olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was done.
Bir çok iş bilgisayarlar tarafından yapılır.
- A lot of jobs are done by computers.
Üzüm hasadı elle yapılır.
- The grape harvest is done manually.
Tom Mary'nin çok yorgun olduğunu söyledi.
- Tom said Mary is done.
Tom bugün için yorgun.
- Tom is done for today.
Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.
- If it had not been for her help, you would never have done it.
O öyle bir şey yapmış olamaz.
- She can't have done such a thing.
Bifteğinizi nasıl pişmiş istersiniz.
- How would you like your steak done?
Bifteğimi iyi pişmiş istiyorum.
- I'd like my steak well done.
Buradaki işim bitmiş.
- My work here is done.
Sen buraya gelinceye kadar bitmiş olacak.
- It'll be done by the time you get here.
Benim vardiya neredeyse bitti.
- My shift's almost done.
Dergi ile işin bitti mi?
- Are you done with that magazine?
Tom yaptıklarından pişman olmuş gibi görünüyordu.
- Tom seemed to regret what he had done.
Etimi iyi pişmiş severim.
- I like my meat well done.
Bifteğimi iyi pişmiş istiyorum.
- I'd like my steak well done.
Öğretmenin ev ödevini zamanında yapmadığı için Tom'un özrünü kabul etmesi çok zayıf bir olasılıktır.
- It's very unlikely that the teacher will believe Tom's excuse for not having his homework done on time.
Tom yanlış bir şey yaptığını kabul etmeyecektir.
- Tom won't admit that he's done anything wrong.
Yapmış olduğundan dolayı ona teşekkür ettim.
- I thanked him for what he had done.
Mümkün olduğunca kısa sürede onu yaptır.
- Get it done as soon as possible.
Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
- Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
Sanırım buradaki işimiz tamam.
- I think our work here is done.
When the water is done we will only be able to go on for a few days.
What is the done thing these days? I can't keep up!.
They were done playing and were picking up the toys when he arrived.
I done did my best to raise y'all.
I have done my work.
He is done, after three falls there is no chance he will be able to finish.
... As you think about all the work that you have done, ...
... what he would have done. I mean for instance, we can now, by virtue ...