baslamak

listen to the pronunciation of baslamak
التركية - الإنجليزية

تعريف baslamak في التركية الإنجليزية القاموس.

başlamak
commence
başlamak
begin

You shouldn't have come here to begin with. - Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.

I think I have to begin working on my homework. - Sanırım ev ödevimle ilgili çalışmaya başlamak zorundayım.

başlamak
start

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential. - Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.

başlamak
(Hukuk) launch
başlamak
get going
başlamak
set in
başlamak
kick off
başlamak
to begin, to start, to commence, to come on, to enter into, to fall to, to get cracking; to originate; (göreve) to accede (to sth)
başlamak
get to

I have to get to work. - Çalışmaya başlamak zorundayım.

I want to get to work. - İşe başlamak istiyorum.

başlamak
set about
başlamak
introduce
başlamak
knitting to cast on
başlamak
go off
başlamak
launch out into
başlamak
enter on
başlamak
open
başlamak
launch out
başlamak
come on

Come on in. We're just about to get started. - İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.

başlamak
lay down
başlamak
knuckle down to
başlamak
fall to
başlamak
get

I'd like to get started right away. - Hemen başlamak istiyorum.

I want to get to work. - İşe başlamak istiyorum.

başlamak
enter upon
başlamak
get a move on
başlamak
inaugurate
başlamak
go
başlamak
enter into
başlamak
to begin, start, commence
başlamak
set out
başlamak
turn to
başlamak
start off

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day. - Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.

başlamak
began

We were about to start, when it began to rain. - Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.

başlamak
proceed
başlamak
strike up

The student center is a good place to strike up conversations. - Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.

başlamak
enter
başlamak
knuckle down
başlamak
ahead

The secret of getting ahead is getting started. - İlerlemenin sırrı başlamaktır.

başlamak
proceed to
başlamak
take

In order to lose weight, it is best to take up some sport. - Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.

It takes a lot of money to start a business. - Bir işe başlamak çok para gerektirir.

başlamak
set
başlamak
embark upon
başlamak
launch into
başlamak
set up
başlamak
(Kanun) embark on
başlamak
undertake
başlamak
originate
başlamak
initiate
başlamak
get under way
başlamak
come into
başlamak
come

You shouldn't have come here to begin with. - Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.

Come on in. We're just about to get started. - İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.

başlamak
take up

In order to lose weight, it is best to take up some sport. - Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.

başlamak
go ahead
başlamak
get at
Başlamak
get started

I'd like to get started right away. - Hemen başlamak istiyorum.

Now if you don't mind, I'd like to get started. - Şimdi sakıncası yoksa başlamak istiyorum.

başlamak
start from
başlamak
kick on
başlamak
auspicate
başlamak
lead off
başlamak
strike in
başlamak
cut along
başlamak
set to
başlamak
approach
başlamak
fall
başlamak
start in

We'll be ready to start in a few minutes. - Birkaç dakika içinde başlamak için hazır olacağız.

başlama
{s} starting

Birth is the starting point for life's adventures. - Doğum, yaşam macerası için başlama noktasıdır.

Are you planning on starting your own business? - Kendi işine başlamayı planlıyor musun?

başla
begin

School begins at nine and is over at six. - Okul dokuzda başlar ve altıda biter.

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

başlama
{i} initiation
başla
began

Next month it'll be five years since he began playing the violin. - Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.

He began his meal by drinking half a glass of ale. - Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.

başlama
{i} start

Tea and coffee helps to start the day. - Çay ve kahve, güne başlamaya yardımcı olur.

Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential. - Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.

başlama
morning

We agreed to start early the next morning. - Ertesi sabah erken başlamayı kararlaştırdık.

Tom and I plan to start digging a well tomorrow morning. - Tom ve ben bir kuyu kazmaya başlamayı planlıyoruz.

başlama
{i} outbreak

A chain of events led to the outbreak of the war. - Bir dizi olay savaşın başlamasına yol açtı.

başlama
{i} inception
yeniden başlamak
resume
başla
(Bilgisayar) run

He stopped smoking and started running. - Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.

Tom abandoned his car that had run out of gasoline and started walking. - Tom benzini biten arabasını terk etti ve yürümeye başladı.

başlama
setting
başlama
endlessness
başlama
begin

Are you ready to begin? - Başlamaya hazır mısın?

The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin. - Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.

birden başlamak
break out
birden başlamak
burst out
birden bir şeye başlamak
break into
yine başlamak
pick up
başla
{f} beginning

The beginning is the most important part of the work. - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.

In the beginning God created the heaven and the earth. - Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

başla
log on
başla
begun

The French and Indian War had begun. - Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.

The journey has just begun. - Yolculuk henüz başladı.

başla
gotten start
başla
fall to
başla
go about

Now I must go about my work. - Şimdi işime başlamalıyım.

başla
strike up

The student center is a good place to strike up conversations. - Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.

başla
got start
başla
knuckle down
başla
set about

We got up early and set about cleaning our house. - Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.

I must set about that work without delay. - Gecikmeden o işe başlamalıyım.

başla
get start
başla
enter upon
başla
get down to

It's time to work now. Let's get down to business. - Şimdi çalışma vakti. İşe başlayalım.

We must get down to our homework. - Biz ödevimize başlamalıyız.

başla
commence

Direct flights between New York and Tokyo commenced recently. - New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.

Hostilities commenced. - Düşmanlıklar başladı.

başla
start off

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day. - Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.

başla
went about
başla
got down to
başlama
commencement
başlama
attack
başla
log#on
başlama
commencing

The surgeon scrubbed thoroughly up to his elbows before commencing surgery. - Cerrah ameliyata başlamadan önce elini dirseklerine kadar iyice ovalayarak yıkadı.

iyi başlamak bitirmenin yarısıdır
(Atasözü) A good beginning is half the battle
çalışmaya başlamak
start working
çıkmaya başlamak
To begin to emerge
C-günü'nde, konuşlanma harekatının başladığı veya başlamak üzere olduğu belirli
(Askeri) specific hour on C-day at which a deployment operation commences or is to commence
anlamaya başlamak
get on to
antipati duymaya başlamak
take a dislike to
ava başlamak
throw off
aynı satırdan başlamak
run on
aşamalı olarak kullanmaya başlamak
phase in
başlama
kickoff
başlama
beginning, start, commencement
başlama
inceptive
başlama
connecting
başlama
go off
başlama
beginning, start
başlama
launching
başlama
sole (used to resole a shoe)
başlama
onset
başlama
throwoff
başlama
beginng
bir işe başlamak
break ground
bir işe başlamak
(Hukuk) (etkinliğe) to take up an activity
bir işe başlamak
(Hukuk) launch in
birden ağlamaya başlamak
burst out crying
birden ağlamaya başlamak
burst into tears
gelişmeye başlamak
bud
gelişmeye başlamak
burgeon
havlamaya başlamak
challenge
hevesle başlamak
(Konuşma Dili) kick-starting
hokey oyununa başlamak
bully off
istifinden başlamak
slang to begin to swear
izin almadan başlamak
jump the gun
işaret verilmeden başlamak
jump the gun
işe başlamak
to clock in
kavga başlamak
(deyim) come to blows
konuşmaya başlamak
get talking
konuşmaya başlamak
open up
kullanılmaya başlamak
come into use
meslek hayatına başlamak
enter profession
meslek hayatına başlamak
go into profession
müzakerelere başlamak
(Hukuk) to enter into negotiations
oyuna başlamak
(golf) tee off
silbaştan başlamak
be back to square one
sohbet etmeye başlamak
strike up a conversation
soğumaya başlamak
take a dislike to
söylemeye başlamak
strike up
sıfırdan başlamak
to start from scratch, start from square one
sıfırdan başlamak
get in on the ground floor
sıfırdan başlamak
start from the scratch
sıfırdan başlamak
to start from scratch again, to go back to square one
sıfırdan başlamak
start from scratch
tekrar başlamak
(tartışma) return to the charge
tekrar başlamak
reopen
terlemeye başlamak
break into perspiration
tersi den başlamak
begin at the wrong end
yapmaya başlamak
turn a hand to smth
yayına başlamak
sign on
yazmaya başlamak
set pen to paper
yemeğe başlamak
fall to
yeniden başlamak
to begin afresh, to make a new start, to resume
yeniden başlamak
make a fresh start
yükselmeye başlamak
firm
çalmaya başlamak
strike up
önsöz ile başlamak
preface
üniversiteye başlamak
come up
şarkı söylemeğe başlamak
tune up
şarkıya başlamak
pipe up
التركية - التركية

تعريف baslamak في التركية التركية القاموس.

başlamak
Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak
başlamak
Hoş olmayan bir davranışa koyulmak: "Etraftaki çocuklar gene arsızlanmaya başladılar."- O. C. Kaygılı
başlamak
Bir işe girişmek, harekete geçmek
başlamak
Çalışır, işler, yürür duruma girmek
başlamak
Etkisini gösterme
başlamak
Etkisini gösterme: "Kış başlarken yapraklar döküldü."- C. Uçuk
başlamak
Hoş olmayan bir davranışa koyulmak
başlamak
Görünmek: "Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı."- S. F. Abasıyanık
başlamak
Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak: "Şiirimiz milletimizin Anadolu'daki teşekkülü ile başlar."- Y. K. Beyatlı
başlamak
Görünmek
başlamak
Bir işe girişmek, harekete geçmek: "Şairliğe on sekiz yaşında gazel ve rubailerle başlamıştı."- H. Taner. Çalışır, işler, yürür duruma girmek: "Bundan başka, evlenme hayatı da oldukça başarılı başladı."- H. E. Adıvar
Başlamak
girmek
Başlamak
tutmak
Başlamak
almak
Başlamak
(Osmanlı Dönemi) TEBEDDÜ'
Başlama
(Osmanlı Dönemi) BEDV
Başlama
(Osmanlı Dönemi) TASDİR
Başlama
(Osmanlı Dönemi) İNDİFA
Başlama
(Osmanlı Dönemi) İSTİFRA'
başlama
Başlamak işi
ÜST PERDEDEN BAŞLAMAK
(Osmanlı Dönemi) Ağız bozmak, sert konuşmak
baslamak
المفضلات